Aile İçi Şiddetin Etki ve Sonuçları
Aile İçi Şiddetin Etki ve Sonuçları
Aile içi şiddet, hem aileyi oluşturan üyelerin tek tek her birini etkileyen, hem de ailenin ve dolayısıyla toplumun bütünlüğünü tehdit eden ciddi bir sorundur.
Ailede şiddet, öncelikle kadın ve çocuklara yönelik olarak ortaya çıkmaktadır. Şiddetin türü ne olursa olsun, etkileri yalnızca uygulandığı süreyle sınırlı kalmayıp bireyler üzerinde bıraktığı izler ve yarattığı sonuçlar, bireyin gelecekteki yaşamında da etkisini sürdürmektedir.
Kadına yönelik ilk şiddet davranışı, ağırlıklı olarak evliliğin ilk günlerine rastlamaktadır. İkinci sık rastlanan eğilim ise, ilk çocuğun doğumundan sonra ortaya çıkmasıdır. Hamilelik döneminde şiddete maruz kalan kadınların sayısı da azımsanmayacak oranlardadır.
Kadının henüz evliliğinin başlangıcında karşılaştığı şiddet olgusu, onun evlilikten beklentileriyle orantılı olarak hayal kırıklığına dönüşmektedir. Kadının şiddete maruz kalması sonucunda tutumu, onunu kişilik özelliklerinin yanı sıra sosyoekonomik koşulları ile de ilişkilidir. Kadının; - yetiştiği aile ortamı ve ilişkileri, - ailesinin haberdar olması sonucunda göstereceği tepki, - eğitim düzeyi, - ekonomik yönden bağımlılığı ya da bağımsızlığı, - şiddetin ortaya çıktığı dönemde çocuklarının olup olmadığı, - yaşadığı çevrenin şiddeti algılama biçimi gibi faktörler kadının şiddete tavır, alışında önemli bir rol oynamaktadır.
Tüm bu faktörlerle ilişkili olarak şiddete maruz kalan kadınların davranış biçimlerinin başlıcaları şunlardır: - Başkalarından ve kendi ailesinden gizleme - Umursamazlık ve boş vermişlik - Şiddeti yalnızca kendisinin yaşadığı bir durum olarak görmeyip teselli bulmak - Düzeleceğini ve bir gün bunların bir daha yaşanmayacağını ummak - Kendisinin ve çocuklarının geleceğinden endişe ederek katlanmayı yeğlemek - Başkalarından medet ummak, özellikle eşin saygı duyduğu kişilerden yardım istemek
Sayılan bu davranış biçimleri, kabullenme ile birlikte, her şeyin bir gün değişebileceği umuduyla şekillenmektedir.
Yaşadığı şiddetin kadında duygusal sonuçları ise genellikle şunlardır: - Sevgi ve saygının azalması ya da yok olması - Kocaya duyulan nefret, kin ve tiksinme - Korku, kaygı ve çaresizlik - Yaşama küskünlük, boşluk hissi, yaşamdan zevk almama, umutsuzluk
Aile içi şiddet, aile ilişkilerinin büyük ölçüde bozulmasına, ailenin duygusal temelini oluşturan sevgi saygı ve güvenin yerini, nefret, kaygı ve korku gibi duyguların almasına yol açan bir olgudur.
Yaşanan bu duygular, yalnızca eşe karşı hissedilmekle kalmayıp, ailedeki diğer üyeleri, yakınları hatta tüm insanları çevreleyecek sınırlara ulaşabilmektedir. Kadın durumundan herkesi sorumlu tuttuğunda çevresine karşı da hırçın ya da küskün olabilmektedir. Elbette ki bundan en çok etkilenenler yine çocuklardır.
Kadının şiddeti kabullenme dışında bir diğer başvurduğu yol ise şiddet ortamından uzaklaşmaktır. Bunun için evden kaçma, evi terk etme, babasının evine dönme, güvenilir bir yere sığınma, boşanmayı isteme gibi yöntemlere başvurulduğu görülmektedir.
Böyle durumlarda kadının ekonomik gücü, sağlığı, çocuklarının olup olmaması, ailesinin destek verip vermemesi gibi durumlar sonucu etkilemektedir.
Özellikle kırsal kesimde kadının evini terk etmesi hoş karşılanır ve kabul edilebilir bir durum değildir. “Kadının yeri kocasının yanıdır” ve “Gelinlikle girilen evden ancak kefenle çıkılır”. Kadın böyle durumlarda ailesinden destek görmediği gibi yeterli sevgi ve şefkati de bulamaz. Kadının çaresizliği ve yalnızlığı onu kimi zaman sonu ölümle bitebilecek çok daha kötü çözümlere sürükleyebilmektedir.
Aile içi şiddetin etkileri yalnızca duygusal değildir. Özellikle fiziksel şiddet, kadının bedenine de çeşitli ölçülerde zarar vermekte ciddi sağlık sorunlarına dönüşebilecek izler bırakmaktadır. Çıkıklar, kırıklar, yaralanmalar, yanıklar, şiddetli travmalar, kadında ileriye dönük etkili harabiyetlere yol açabilmektedir.
Hamilelik döneminde yaşanan şiddetse hem anne hem de bebek açısından ciddi bir risk oluşturmaktadır. Düşüklere, erken ya da ölü doğumlara yol açan şiddet vakalarına sıkça rastlanmaktadır.
Özet olarak, kadına uygulanan şiddet, türüne, sıklığına ve şiddetine bağlı olarak, kadında fiziksel ya da duygusal tahribatlara yol açmakta evliliği ve yaşamı çekilmez hale getirebilmektedir.
Aile içinde sıkça yaşanan bu diğer şiddet türü de çocuklara yönelik şiddettir. Çocuklar aile içinde yaşananlara en çok duyarlı olan ve bundan en fazla etkilenen kesimdir. Yalnızca kendisine değil diğer aile üyelerine uygulanan şiddette onlar için zarar vericidir. Ailedeki ilişkiler, çocuğun davranışlarını etkilerken, gelecekteki davranışlarının da şekillenmesinde önemli bir etkendir.
Çocukların fiziksel ve duygusal olarak örselenmesi konusu bugün her toplumda yaygın olarak görülmekte olup bu durum çocukların kişilikleri üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır.
Büyüklerin çocuk yetiştirmede sıkça başvurdukları baskıcı ve otoriter tutumun, buna bağlı olarak uyguladıkları ceza yöntemlerinin, çocukluktan başlayarak oluşan şiddet duygusunun temelini oluşturduğu iddia edilmektedir.
Şiddete maruz kalınan bir çocukluk yaşamış olmak, sonraki dönemlerde bireyin bir şiddet uygulayıcısı olma olasılığını artırmaktadır.
Aile içi şiddet, yaşamın her alanındaki şiddet zincirinin temel halkasını oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalar, ailesinde şiddete başvuran erkeklerin, çocuklarının da şiddet olayını yaşadıklarını göstermektedir.
Aile içi şiddeti yaşayan ya da tanık olan çocuklarda, olmayanlara oranla sapma davranışları daha fazla olmaktadır. Toplumsal normlara uymada, moral değerleri savunmada yetersizlik, sorun çözmede zorlanınca şiddete başvurma daha sık görülmektedir.
Aile içi şiddete bağlı olarak çocuklarda görülen davranış bozukluklarının başlıcaları şunlardır: - Okul öncesi dönemde konuşma gerilemesi - İletişim yetersizliği - Okulda başarısızlık - Antisosyal davranışlar, düşmanca saldırgan davranışlar - Korku, kaygı, aşırı utangaçlık - Başarısızlık korkusu, düşük öz saygıya sahip olma - Ailede istenmediği, sevilmediği kuşkusuna kapılma - Altını ıslatma, gece işemeleri vb. - Uyku, iştah ve dikkat bozuklukları
Aile içi şiddetin çocuğun kişiliği üzerindeki olumsuz etkilerinin yanı sıra özellikle fiziksel şiddetin yarattığı bedensel etkilerde ciddi boyutlardadır.
Ailede terbiye yöntemi olarak sıkça kullanılan dayak, çocuğun bedeninde tedavisi güç hasarlara yol açmaktadır.
Çocuk gördüğü şiddete tepki olarak, kimi zaman daha ciddi sorunlara yol açabilecek çarelere başvurmaktadır. Evden kaçma sonucu kendini çok daha güvensiz ve tehlikelerle dolu, bir başka şiddet ortamında bulabilmektedir. Yaşamdan vazgeçme ve güçlüklerden kaçış yolu olarak en son intiharı seçen çocuklara da rastlanmaktadır. |