Araştırma ve ödevleriniz için her türlü kaynağı ve dokümanı En Geniş Araştırma ve Ödev Sitesi: www.arsivbelge.com ile bulabilir ve İsterseniz siz de kendi belge ve çalışmalarınızı gönderebilirsiniz!
Her türlü ödev ve dokümanı
www.arsivbelge.com ile kolayca bulabilirsiniz!

Araştırmalarınız için Arama Yapın:


Araştırmalarınız için Arama Yapın:

  
                    

İstanbulun Doğal ve Tarihi Yapısı
www.arsivbelge.com
İstanbulun Doğal ve Tarihi Yapısı dokümanıyla ilgili bilgi için yazıyı inceleyebilirsiniz. Binlerce kaynak ve araştırmanın yer aldığı www.arsivbelge.com sitemizden ücretsiz yararlanabilirsiniz.
İstanbulun Doğal ve Tarihi Yapısı başlıklı doküman hakkında bilgi yazının devamında...
Ödev ve Araştırmalarınız için binlerce dokümanı www.arsivbelge.com sitesinde kolayca bulabilirsiniz.

İstanbulun Doğal ve Tarihi Yapısı

İstanbul, Türkiye'nin en kalabalık ilidir ve Marmara Bölgesi'nde yer alır. Kendi adıyla anılan boğazın iki yakasında kurulmuş olan ilin kapladığı toprakların bir bölümü Asya, bir bölümü ise Avrupa kıtasındadır. İlin bir özelliği de dört parçalı olmasıdır. Çatalca Yarımadası'nın doğusunda yer alan ve ilin batı kesimini oluşturan topraklar ile Kocaeli Yarımadası'nın batısında yer alan ve ilin doğu kesimini oluşturan toprakları İstanbul Boğazı ayırır. Prens Adaları ilin Adalar ilçesidir. İzmit Körfezi'nin güneybatısında yer alan Yalova ilçesi ise İstanbul ilinin dördüncü parçasını oluşturur. İldeki yüksek nüfus yoğunluğunun nedeni, İstanbul kentinin yarattığı iş olanaklarıyla milyonlarca insanı barındırabilecek bir kentsel yerleşme alanı oluşturmasıdır.
İS 5. yüzyılda dünyanın en büyük kentlerinden biri olan İstanbul, Bizans İmparatorluğu ile Osmanlı Devleti'nin başkentiydi. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Ankara başkent oldu ama İstanbul ülkenin ticaret, sanayi, ulaşım, turizm, eğitim, kültür ve sanat merkezi olma özelliğini sürdürdü. Eşsiz doğal güzellikleri ve tarihsel zenginlikleriyle dünyanın en ünlü kentlerinden biri olan İstanbul, bir yandan da sanayi kuruluşlarıyla iç içe gelişen düzensiz kentleşme, ulaşım güçlüğü, yoğun çevre kirlenmesi gibi bir dizi sorunun birikmesi sonucunda giderek zor yaşanır bir kent durumuna geldi.

Doğal Yapı
Genellikle dalgalı düzlüklerden oluşan il topraklarında önemli bir yükseltiye rastlanmaz. İstanbul ilinin kuzeybatı kesimini Istranca (Yıldız) Dağları'nın güneydoğu uzantıları, güneydoğu kesimini de Samanlı Dağları enge-belendirir. Batıda Garipkuyu Tepesi 361 metreye yükselirken, Yalova ilçesinde 897 metreye ulaşan Dumanlıtepe ilin en yüksek noktasıdır. İlin Asya kesimindeki başlıca yükseltiler Aydos Dağı (537 metre), Kayış Dağı (438 metre) ve Alemdağ'dır (442 metre).
İl topraklarının sularını küçük akarsular toplar. Bunların başlıcalarını oluşturan Riva Deresi Karadeniz'e, Kâğıthane ve Alibey dereleri Halic'e, Sellimandıra Deresi de Marmara Denizi'ne dökülür. Marmara Denizi kıyısı Karadeniz kıyısına göre daha girintili çıkıntılıdır. Bu girintiler içinde Haliç, Buzul Çağı sonunda denizin yükselmesiyle oluşmuş derin bir körfezdir. Eskiden beri bu elverişli yapısıyla önemli bir iç liman niteliği taşıyan Haliç, boynuzu andıran biçimi nedeniyle batılılar tarafından "Altın Boynuz" adıyla anılır. Sanayi ve kent atıklarıyla yoğun biçimde kirlenerek pis kokulu bir bataklık görünümü kazanan Halic'i temizleme amacıyla son yıllarda çalışmalara başlanmıştır.
İstanbul'un başlıca gölleri Büyükçekmece, Küçükçekmece ve Terkos (Durusu) gölleridir. Suyu tatlı olan Terkos Gölü dere ağızlarındaki koyların Karadeniz tarafından kapatılması sonucu oluşmuştur. Büyükçekmece ve Küçükçekmece gölleriyse deniz aşındırmasıy-la önce vadi sonra göl haline gelmiştir. Denizle ilişkileri kesilmemiş olan her iki gölün suları yarı tuzludur. Terkos ve Büyükçekmece göllerinden İstanbul kentinin su gereksinmesini karşılama amacıyla yararlanılmaktadır. İstanbul'da ayrıca Ömerli, Alibey, Darlık ve Elmalı II barajlarıyla Valide, Elmalı I ve Topuzlu gibi bentlerin ardında oluşmuş ve kentin su gereksinimini sağlayan yapay göller vardır.
Ilıman bir iklimin etkisi altında olan İstanbul ilinde yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise serin ve yağışlı geçer. Balkanlar'dan inen soğuk hava baskınları ile ılık lodos rüzgârlarına açık olan İstanbul'un iklimi oldukça düzensizdir. Hava sıcaklığında gözlenen bu değişken durum, yağış ortalamalarında da görülür. İlin Karadeniz kıyısı ile yüksek kesimleri daha yağışlı ve serinken, güney kesimi oldukça kuraktır.
İstanbul ilinin güney kesiminin doğal bitki örtüsünü makiler oluşturur. Adalar ile Kocaeli Yarımadası'nın batı kesimlerinde kızıl çam ormanları vardır. İlin kuzeybatı kesimlerinde yer alan Istranca Dağları'nın uzantılarında ise meşe ve kayın ormanları bulunur.

İstanbulun Tarihi
İstanbul'un tarihi üç yüz bin yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Küçükçekmece gölü civarında bulunan Yarımburgaz mağarasında yapılan kazılarda, insan kültürüne ait ilk izlere rastlanmıştır. 

Bu dönemde gölün çevresinde, Neolitik ve Kalkolitik dönem insanlarının yaşadığı tahmin edilmektedir. Çeşitli dönemlerde yapılan kazılarda, Dudullu yakınlarında Alt paleolitik çağ'a, ağaçlı yakınlarında ise, orta paleolitik ile üst paleolitik çağ'a özgü aletlere rastlanmıştır. 

M.Ö.5000 yıllarından itibaren başta Kadıköy-Fikirtepe olmak üzere, Çatalca, Dudullu, Ümraniye, Pendik, Davutpaşa, Kilyos ve Ambarlı'da yoğun bir yerleşimin başladığı sanılmaktadır. Ama bugünkü İstanbul'un temelleri M.Ö. 7. yüzyılda atılmıştır. M.S. 4.yüzyılda imparator Constantin tarafından yeniden inşa edilip, başkent yapılmış; o günden sonrada yaklaşık 16 asır boyunca Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde başkentlik sıfatını sürdürmüştür. Aynı zamanda imparator Constantin ile hıristiyanlığın merkezlerinden bir olan İstanbul, 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildikten sonra da Müslümanların en önemli kentlerinden biri sayılmıştır. 

Roma(330-395), Bizans(395-1453) ve Osmanlı(1453-1922) imparatorluklarına başkentlik yapan İstanbul'un adı, Osmanlı devlet arşivi( Hazine-i evrak ) belgelerinde Asitâne, Âsitâne-i saadet, Âsbitane-i Âliyye, Belde-i Tayyibe, Dâr-ı saadet, Dâr'us Saltana, Dâr'us saltanat'il Âliye, Dâr'us Saltanat-us Seniyye, Dâr'ûl Hilâfe, Derâliye, Der-i Devlet, Der-i saadet, Dersaadet, Konstantiniyye, Konstantiniyye-i Mahrusi şeklinde geçer. 

Bizantion dönemi:(M.Ö.660-M.S.324) Yunanistan'dan gelen Megara'lılar M.Ö. 680 yıllarında Marmara denizini geçerek İstanbul'a ulaştılar ve bugünkü kadıköy'de Halkedon adını verdikleri bir kent kurdular. Körler ülkesi olarak da anılan Halkedon'un halkı tarımla uğraşıyordu. M.Ö. 660 lı yıllarda da Trak kökenli komutanları Bizans önderliğinde yola çıkan Megara'lıların bir kolu da bugünkü Sarayburnu'nun olduğu yerde başka bir kent daha kurdular. Efsanaye göre Delfi tapınağında ki kahinin öğüdüne uyarak burayı seçen Megaralı'lar, komutanlarının adından hareketle buraya Bizantion adını verdiler. Bu yörede Megaralı'lardan önce bazı Trak topluluklarının yaşadığı bilindiği için, Megaralı'lar ile yerli halkın kaynaştığı sanılmaktadır. 

Tarihi kaynaklara göre, istanbul şehrinin en eski adı Buzantion, daha sonra ki telaffuzlara göre Byzantion dur. 

Pek çok istilalara uğrayan Bizantion, M.Ö. 269 yılında Bithynialılar tarafından yağmalanarak ele geçirildi. M.Ö. 202 yılında Makedonyalıların istilasından korkan Bizantion, Roma'dan yardım isteğinde bulundu. Bu dönemden itibaren kentde Roma imparatorluğu etkisi başlamış ve M.Ö.146 yılında kent tamamen Roma'nın egemenliğine girmiştir. Önceleri idari olarak varlığını sürdüren kent, daha sonra Bitinya-Pontus eyaletinin bir parçası haline gelmiştir. Böylece 700 yıllık kent statüsü de sona ermiştir. 

73 yılında Bizantion Roma'nın Bithynia-Pontus eyaletine bağlandı. İmparator Vespasianus kentin gelişimine katkı da bulundu. 193 yılına gelindiğinde Roma imparatoru Septimus Severus, Partların tarafını tutan Bizantion'u kuşatarak kenti yağmaladı ve surları da yıktırdı. Daha sonra ise surları yeniden inşa ettirip kenti de imar etti. Yeni sokaklar ve binalar yaptırdı. Hipodrom inşaatını başlattı. 269 yılında kent bu kez Gotların saldırısına uğradı. Zafer kazanan Gotlar, deniz kıyısına yakın bir alana sütunlarını diktiler. 313 yılında Nicomedialılar kenti ele geçirdiler. I. Constantinus Nicomedialılarla yaptığı savaşı kazanarak kenti geri aldı. 

Roma imparatorluğu başkenti (324-395): Bizantion Roma'nın doğusunun yönetim merkezi olarak seçildi.Bu yeni konumu, kentin dünya kültürü ve siyaseti içinde ki önemli rolünüde belirlemiş oldu. I.Constantinus(324-337), Romalı soyluları Bizantion'a çağırarak kentin Romalı nüfusunu arttırdı. Yeni başkentin konumu yakışır bir imar hamlesi başlatıldı. Limanlar ve su tesisleri yeniden düzenlendi.Kent içi su dağıtım tesislerinin temelleri atıldı. Savunma amaçlı yeni sur yaptırıldı. Septimus Severius'un başlattığı hipodrum inşatı tamamlandı. Yüz bin kişilik hipodromun genişliği 117 metre uzunluğu ise 480 metreydi.Hipodrom duvarlarının üzeri çok sayıda heykellerle süslüydü. Bu heykellerin en önemlisi de at heykelleriydi. Kentin Latinler tarafından istila edilmesiyle bu at heykelleri, Venedik'e San Marco meydanına taşındı. Hipodrom'da ki[Sultanahmet meydanı] imparatorluk sarayı[Sultanahmet caminin bulunduğu alan] ve anıtsal ibadethaneler, Akropolis[Topkapı sarayının yapıldığı yer] yapıldı. Önceleri Nea(yeni) Roma adıyla anılan kenti, I.Constantinus kendi adıyla özdeşleştirdi. 11 mayıs 330 tarihinde ise kentin ismi Constantinopolis olarak değiştirildi. Önce Aya irini, 360 yılında da Ayasofya kiliselerini yaptıran I. Constantinus kenti Hıristiyan aleminin en önemli merkezlerinden biri haline getirmiştir. 

Bizans İmparatorluğu dönemi(395-1453): 476 yılında batı Roma imparatorluğunun yıkılmasından sonra Doğu Roma imparatorluğu, Bizans imparatorluğuna dönüşmüş ve İstanbul kenti de bu yeni imparatorluğun başkenti haline gelmiştir. 

6. Yüzyılın ortaları, Bizans imparatorluğu ve İstanbul için yeni bir yükseliş döneminin başlangıcı olmuştur. İmparator I.Jüstinyen yönetiminde ki bu dönemde daha önce tahrip edilmiş olan Ayasofya bugünkü haliyle yeniden inşa edilmiş, 543 yılında kentde görülen ve nüfusun yarısının ölümüne neden olan veba salgınının izleri silinmiştir. 

7.8. ve 9. yüzyıllar İstanbul için kuşatma yılları olmuştur. Yedinci yüzyılda Sasaniler ve Avarlar'ın saldırısına uğrayan kenti sekizinci yüzyılda Bulagarlar ve Arap müslümanlar, dokuzuncu yüzyılda ise Ruslar ve Bulgarlar kuşattılar. 1204 yılında kent, Haçlılar tarafından ele geçirildi ve yağmalandı. Bu işgal ve yağma sonrasında ortaçağın en büyük kenti olan İstanbul, 40.000-50.000 nüfuslu harap ve yoksul bir kente dönüşmüştür. 

Bu dönemden sonra İstanbul devamlı fakirleşmeye ve küçülmeye başladı. Kentin zengin ve soyluları İznik'e taşınmaya başladı. Latin imparatorluğu sadece İstanbul ve yakın çevresinde egemenlik kurabildi. İznik(Nikia), Trabzon ve Yunanistan'da ki Epiros'da bir Bizans muhalefeti gelişti. 1254 yılına gelindiğinde Bizans imparatorluğu çepeçevre kuşatılmıştı. Bu arada Latin imparatorluğu çok fakirleşmiş, hatta imparator II.Baudouin, ısınmak için sarayın ahşap bölümlerini yakmaya başlamıştı. Nihayet 1261 yılında Palailogos hanedanı İstanbul'u tekrar ele geçirdi ve böylece İstanbul'da Latin dönemi sona ermiş oldu. 

Osmanlı imparatorluğu dönemi(1453-1923): Kent, 1391 yılından başlıyarak Osmanlılar tarafından kuşatılmaya başlandı. 1396 yılında I.Bayezid(1389-1403), Karadeniz'den gelecek yardımları önlemek için kentin Anadolu yakasına bir hisar yaptırdı. Kenti almaya kararlı olan II.Mehmed de[fatih Sultan Mehmet](1451-1481), Bizans'a kuzeyden gelecek yardımları her iki taraftan Boğaz'ı tutarak önlemek için bu defa kentin Rumeli yakasına Rumelihisarı'nı inşa ettirdi. İstanbul'un fethi hazırlıkları bir yıl önceden başladı. Kuşatma için gerekli olan çok büyük toplar döktürüldü. 16 kadırgadan oluşan büyük bir donanma meydana getirildi. Asker sayısı iki kat arttırıldı. Kuzeyden ve güneyden gelebilecek yardımları engellemek için tüm noktalar kontrol altına alındı.Cenevizlilerin elinde bulunan Galata'nın, savaş esnasında tarafsız kalması sağlandı. 2 Nisan 1453 tarihinde ilk öncü Osmanlı kuvvetleri İstanbul önlerinde görüldü. Böylece kuşatma başladı. İki aya yakın süren bu kuşatma dönemi, 29 Mayıs 1453 tarihinde sabaha karşı başlayıp, öğleden sonra kentin ele geçirilmesi ile sona erdi. Bu tarihden itibaren İstanbul, bir Osmanlı kenti oldu. 

Fetihden hemen sonra şehrin kalkındırılması için, yeni iskan bölgeleri oluşturuldu. Bizans'ın son dönemlerinde görkemini yitirmiş olan kent de, öncelikle eskiden kalmış binalar ve surlar onarılmaya başlandı. Bizans alt yapıları üzerinde Osmanlı Kurumlarının binaları yükselmeye başladı. Büyük su sarnıçlarının da korunması sağlandı. Osmanlı kimliğine uygun bir gelişme gösteren İstanbul, arık imparatorluğun başkenti olmuştu. 

Nüfusu arttırmaya yönelik bu iskan ve sürgünlerle oluşan mahalleler, daha sonra ki İstanbul idari yapısının temelini oluşturdu. 1459 yılında İstanbul, her biri farklı demografik özellikler taşıyan dört idari birime ayrıldı. Bunlardan biri, idarenin merkezinin olduğu suriçi, diğer üçüde sur dışında yer alan Bilad-i Selase olarak adlandırılan Eyüp[Büyük ve küçük çekmece, çatalca, Silivri dahil], Galata ve Üsküdar'dı. 1457 yılı sonunda, Eski başkent Edirne'nin uğradığı büyük yangın sonucu, şehre yeni göçmenler geldi ve şehir oldukça şenlendi. İstanbul, Fetihden 50 yıl sonra Avrupa'nın en büyük şehri haline geldi. 

16. yüzyıla büyük bir şehir olarak giren İstanbul, küçük kıyamet olarak anılan 14 Eylül 1509 depreminde çok zarar gördü. Sekiz şiddetinde olduğu tahmin edilen ve artcı sarsıntılarla 45 gün süren depremde binlerce bina yıkıldı ve binlerce kişi öldü. İstanbul 1510 yılında Sultan II.Bayezid tarafından 80.000 kişinin istihdamıyla neredeyse yeniden kuruldu. Bu yüzden, günümüze gelebilen eserlerin çoğu bu dönemde yapılmıştır. 

1520-1566 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman yönetiminde ki İstanbul, bir çok değerli esere ve izleri günümüze kadar ulaşan bir kent planına kavuşarak gelişmiştir. Bu dönemde özellikle Mimar Sinan imzalı birbirinden değerli çok sayıda yapı inşa edilmiştir. Veba salgını, yangınlar ve sellere rağmen Kanuni dönemi, İstanbul için tam bir yükseliş dönemi sayılmıştır. 

Lale devri olarak da anılan Nevşehirli Damat İbrahim paşa'nın sadrazamlığında ki 1718-1730 yılları, itfaiye teşkilatının kurulması, ilk matbaanın açılması ve çeşitli fabrikaların kurulmasıyla, İstanbul'un değişmeye başladığı yıllardır. 

3 kasım 1839 da Topkapı sarayı'nın Gülhane bahçesinde okunarak halka ilan edilen Tanzimat fermanı ile İstanbul'da yeni bir dönem başlamıştır. Batılılaşma sürecinin hızlandığı bu dönemde, İstanbul'da; mimariden yaşam tarzına, eğitim kuruluşlarından sanayi kuruluşlarına kadar bir çok alanda aşamalar ve yenilikler yaşanmıştır. 

Bu dönemde şehir, yeni alanlara doğru genişlemeye başladı. Suriçi Bakırköy yönünde, Galata ise Teşvikiye yönünde yayılırken, Boğaziçi'nde ise sarıyer taraflarında iskan hızlandı. Anadolu yakası ise bir taraftan Bostancı, diğer taraftan Beykoz'a doğru büyüdü. Bu yıllar, alt yapı ve kent hizmetlerinde de önemli gelişmelere sahne oldu. Haliç üzerine köprü yapılması, Tünel[eski metro], Rumeli demiryolu, kent içi deniz taşımacılığı yapan Şirket-i hayriye'nin kurulması, Şehremaneti[belediye] örgütünün ve diğer belediye dairelerinin kurulması, ilk telgraf hattının çekilmesi, zaptiye nezareti'nin kurulması ve ona bağlı karakolların açılması, Vakıf Gureba hastanesini açılması ve Atlı tramvay şirketi bu gelişmelerin sadece bazılarıdır. 


23 Aralık 1876 'da I.Meşrutiyet ve 24 Temmuz 1908'de II.Meşrutiyet ilanlarına sahne olan ve halk arasında üç yüz on depremi denilen 1894 depreminde büyük zarar gören İstanbul, I.Dünya savaşının ardından 13 Kasım 1918 tarihinde itilaf devletleri donanmaları tarafından işgal edildi. 1923 yılında, Cumhuriyet'in ilan edilmesiyle birlikte Başkent hüviyeti de sona ermiştir.


Ekleyen:Ümit SERT
Kaynak:(Alıntıdır)
Aradığınız Dokümanı Bulamadıysanız, Farklı Araştırmalar Yapmak İstiyorsanız Site İçi Arama Yapabilirsiniz!

Ödev ve Araştırmalarınız için www.arsivbelge.com Sitesinde Kaynak Arayın:

Ödev ve Araştırmalarınız için Arama Yapın:
     Benzer Dokümanları İnceleyin
Türkiyenin Tarihi ve Doğal Güzellikleri(5628)

Doğal ve Yapay Çevre(5401)

Osmanlı Toplum Yapısı (5395)

Doğal Kaynakların Bilinçsizce Tüketilmesi(5393)

Doğal Anıtlar ve Ülkemizdeki Örnekleri(5390)

          Tanıtım Yazıları
      
Türkçe İtalyanca ve Almanca Cümle Çevirisi İçin Birimçevir Sitesi

Esenyurt, Beylikdüzü ve Kartal Bölgelerinde Satılık Daire İlanları

Belge Çevirisi

Siz de Tanıtım Yazısı Yayınlamak İçin Tıklayın

Diğer Dökümanlarımızı görmek için: www.arsivbelge.com tıklayın.          

Siz de Yorum Yapmak İstiyorsanız Sayfanın Altındaki Formu Kullanarak Yorum Yazabilirsiniz!

Yorum Yaz          
Öncelikle Yandaki İşlemin Sonucunu Yazın: İşlemin Sonucunu Kutucuğa Yazınız!
Ad Soyad:
          
Yorumunuz site yönetimi tarafından onaylandıktan sonra yayınlanacaktır!