Araştırma ve ödevleriniz için her türlü kaynağı ve dokümanı En Geniş Araştırma ve Ödev Sitesi: www.arsivbelge.com ile bulabilir ve İsterseniz siz de kendi belge ve çalışmalarınızı gönderebilirsiniz!
Her türlü ödev ve dokümanı
www.arsivbelge.com ile kolayca bulabilirsiniz!

Araştırmalarınız için Arama Yapın:


Araştırmalarınız için Arama Yapın:

  
                    

Üç Anadolu Efsanesi Kitap Detayları ve Özeti
www.arsivbelge.com
Üç Anadolu Efsanesi - Köroğlu, Karacaoğlan, AlageyikÜç Anadolu Efsanesi Kitap Detayları ve Özeti dokümanıyla ilgili bilgi için yazıyı inceleyebilirsiniz. Binlerce kaynak ve araştırmanın yer aldığı www.arsivbelge.com sitemizden ücretsiz yararlanabilirsiniz.
Yazı Girişi: Halk söylencelerine, efsanelere duyduğu hayranlıkla Köroğlu, Karacaoğlan ve Alageyik efsanelerini kendine has tarzıyla kaleme alan Yaşar Kemal, anlatım gücünü besleyen bereketli topraklara olan vefa borcunu da Üç Anadolu Efsanesi ile öder. Bir deli, bir yiğit genç var; adı Halil. Dağların sevdalısı. Geyiğin, avın, tutkunun, bilinmezliğin ateşi yakmış yüreğini, hala yakmakta. Durduramıyorlar, alıkoyamıyorlar onu yolundan, sevdalısından. Durduramıyor kendini Halil, Zeynep’inin yüzü siliniyor kulaklarından geyik sesi duyunca. Geyik sesi geliyor kulaklarına; susmayan, inleyen, çağıran geyik sesi... Yazının Tamamı aşağıdadır!

Üç Anadolu Efsanesi

Yazarı: Yaşar Kemal
Yayınevi: Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık
Basım Yeri / Tarihi: İstanbul / Ocak 1967
Sayfa Sayısı: 222

KİTAP HAKKINDA
Halk söylencelerine, efsanelere duyduğu hayranlıkla Köroğlu, Karacaoğlan ve Alageyik efsanelerini kendine has tarzıyla kaleme alan Yaşar Kemal, anlatım gücünü besleyen bereketli topraklara olan vefa borcunu da Üç Anadolu Efsanesi ile öder.
"Kilometrelerce yürüyüp, dağ bayır koşup ne kurtarırsa kardır kuralınca, öne ağıtları, sonra da türküleri, koşmaları, destanları, Çukurova'nın tüm uyaklı uyaksız söz çeşitlerini, tekerlemelerini, küfürlerini avlıyordu. Folklor derlemesi filan değildi, bu iş hayat memat işiydi, özbeöz malını kurtarıyordu Çukurova'nın, sorumluydu kurda kuşa karşı, şaka değil."
Abidin Dino, Milliyet Sanat

"Yaşar Kemal, Anadolu aşık-hikayecilerinin geleneğine göbek bağıyla bağlanmış bir yazar. Onu ta çocukluğundan başlayarak Anadolu sözlü geleneğinin destansı türleri büyülemiş."
Pertev Naili Boratav, Folklor ve Edebiyat I

Bir Bilinmez Zaman Destanı...
Dinlemediğiniz güzellikte bir şarkının belki de hiç bilmediğiniz, dünya üzerinde ender söylenen gerçek ve son notalarını duyup, onlara kulak vermek ister miydiniz? İsterseniz eğer, Yaşar Kemal sizin için dillendirmiş bu hüzünlü yarımada gibi duran anlatıyı. Benliğimize, nereden geldiğimize, kim olduğumuza dair bir hikaye bu... Eşsiz bir deneyim... Okumamak haksızlık olur... Anadolu'nun sesine kulak vermemek haksızlık olur...

BİR ZAMANSIZ DESTAN...
Zaman yok... Zaman belli değil... Zaman önemli de değil... Bir yer var: Toroslar... Dik dik yamaçlar var.Sıra sıra dağlar var. Pırıl pırıl sular var. sürüm sürüm, yılkı yılkı geyik var o dağlarda.

Bir deli, bir yiğit genç var; adı Halil. Dağların sevdalısı. Geyiğin, avın, tutkunun, bilinmezliğin ateşi yakmış yüreğini, hala yakmakta. Durduramıyorlar, alıkoyamıyorlar onu yolundan, sevdalısından. Durduramıyor kendini Halil, Zeynep’inin yüzü siliniyor kulaklarından geyik sesi duyunca. Geyik sesi geliyor kulaklarına; susmayan, inleyen, çağıran geyik sesi. Yiğitlik bir kenara... Yalvarışların yakarışların biri bin para! Kimse durduramıyor Halil’i. Hiçkimse!

Bir sevdalısı, nişanlısı, gözünün nuru var Halil’in: Zeynep... Gözleri ceylan gibi güzel. Boyu filiz gibi, esen saçları simsiyah, örgü örgü başında. Bir gören bir daha unutamıyor Zeynep’i... Vefalı, sevdalı, güzel, hanım Zeynep... Elinden o bir bardak suyu içen bir daha istiyor... Kana kana, belki de ölümüne içmek istiyor o suyu...

Bir ağa var: Karaca Ali. Zengin, güçlü, iktidar... Kurda kuşa, dağa toprağa, isme insana sahip olmak ister. Zeynep’e sahip olmak ister. Gönlüne el uzatmak, ruhuna, güzelliğine ‘’benimdir’’ demek ister. Fakat bilmez ki Zeynep gönlüne hükmedemez. Gönül hüküm dinlemez, sahibini arar, buldu mu söz eylemez, ferman saymaz, kafese girmez, giremez... Zeynep Halil’siz, Halil Zeynep’siz yaşamaz, yaşayamaz...

Koca Ali Ağa ise inatçıdır, vazgeçmez. Para sokar araya, güç gösterir, baş devirir... İhanet eder, ihanet ettirir. Akrabayı akrabaya kırdırır, dostu dosta düşman eder. Durulmaz. Halil ise gönlü, nefsi, aşkı ikiye bölünmüş; bir gözü dağda gezer, geyiklerin peşinde, bir gözü Zeynep’i görür, Zeynep’im der, kalbi yanar, yeşerir umudu. Fakat umutlar yeşerse de karanlık durmaz, kötülük son bulmaz. Ali Ağa durulmaz bir düşmanlıkla yıkar etrafındaki görünmez barış çığlıklarını. Halil ise onca yiğitliğine, onca sevenine, bağına karşı gider yine vurulur bir ‘’alageyik’’ güzele... Çeker tetiği, hem alageyiğe hem kendine...

Sevenler kavuşamaz böylece... Bir var olup, bir de yok olmuşlardır... Ama ruhlarını verirken engin gökte birbirlerine, bir türkü yayılır boşlukta birdenbire... O türkü bir hikaye olur... Hikaye destan olur... Destan gönüllere kazınır, yar olur, gözyaşı olur, Toroslar’daki çam kokulu güzel köylerde söylenip kalmaz, yaşantı olur... Karışır bizimle adımlarımıza...

Ben de gittim bir geyiğin avına

Geyik çekti beni kendi dağına

Tövbeler tövbesi geyik avına

Siz gidin kardaşlar kaldım kayada

Ben giderken kayabaşı kar idi

Yel vurdu da ıklım ıklım eridi

Ak bilekler taş üstünde çürüdü

Siz gidin avcılar kaldım kayada

Urganım kayada asılı kaldı

Elbisem sandıkta deşili kaldı

Gerdekte nişanlım küsülü kaldı

Siz gidin kardaşlar kaldım kayada

Kayanın dibine çadır kursunlar

Çifte davul çifte zurna vursunlar

Kayada kaldığım yare desinler

Siz gidin avcılar kaldım kayada

İşte orada, iki sevgilinin düşüp can verdikleri yerde her yıl oraya düştükleri günün seherinde tanyerleri ışırken iki çiçek biter. Bu çiçeğin biri kırmızı, biri mavi açar. Tam günün ucu görünür çiçekler birbirine kavuşacakken öte kayadan bir geyik uçarak gelir, çiçekleri yer.

Bu her yıl böyle olur.

Güneş Pehlivantürk

 Üç Anadolu Efsanesi Kitap Özeti

1-)Köroğlunun Meydana Çıkışı

Bir zamanlar İstanbul padişahlık Bolu beyliktir. İstanbul’da Osmanoğulları hüküm sürmektedir. O zamanın Bolu Beyi, Osmanlı padişahları kadar ünlü, onlar kadar itibarlı bir beydir. Bolu Beyi, Boluda dünyanın en güzel atlarını yetiştirmektedir. Onun yetiştirdiği atların ünü bütün dünyaya yayılmıştır. Fakat Bolu Beyinin arası Osmanlı Padişahlarıyla iyi gitmemektedir. Bolu Beyinin bu derdi de ortadan kalksa dünyada ondan daha mutlu kimse olmayacaktır. Bolu Beyini bu üne kavuşturan atları yetiştiren onun seyisbaşısı Koca Yusuf’tur. Bu Koca Yusuf bol pınarlı, bereketli topraklarda yaşamaktadır. Buradaki halkın tek işi at yetiştirmektir. Bir gün hiç beklenmedik bir şekilde bu topraklarda kıtlık olur. Atlar başka ovalara kaçarlar. Atlardan sonra insanlar da dayanamayıp başka ovalara kaçarlar. Köyde bir tek Yusuf’un babası kalır. Onun da her atı kaçmış, sadece tek bir atı kalmış, bunun üzüntüsüyle yataklara düşmüştür. Adam atının bu haline üzülmüş oğlu Yusuf’tan atı güzel bir diyara götürüp orada bırakmasını istemiştir. Oğlu tam iki kere babasının bu isteğini yerine getirmiş, fakat eve döndüğünde atı yine kapıda bulmuştur. Sonra babası oğluna altın işlemeli gemi atın sırtına vurmasını ve onu deniz kıyısına götürmesini söyler. Fakat bu kez beklenenin aksine kırat geri dönmez. Yusuf’un babası bu sefilliğe daha fazla dayanamayarak ölür. Oğluna vasiyeti ise baba mesleğini devam ettirmesi fakat hiç kimsenin emrinde çalışmaması gerektiğini söylemek olmuştur. Koca Yusuf kimsesi kalmayınca babasının verdiği vasiyeti unutup Bolu Beyinin emrinde seyisbaşı olarak çalışmaya başlar. Bir gün Koca Yusuf bütün atları deniz kıyısına götürür. Atlar otlarlarken birden deniz kudurur, yer gök birbirine karışır. Birdenbire her şey durulur ve denizi yararcasına bir at kıyıya doğru koşar. Bu at boz kısrağa aşar. Bunu gören Koca Yusuf sevincinden ne yapacağını bilememektedir. Diğer iki gün yine aynı şeyler olur ve at doru kısrakla, yağız kısrağa da aşar. Ve bu olay bir daha tekrarlanmaz. Koca Yusuf bu kısraklara gözü gibi bakar. Boz kısrak koca Yusuf ‘un önlüğüne, doru kısrak kuma, yağız kısrak da tayını taşa bırakır. Bir gün Osmanlı padişahı Bolu Beyinden çok değerli üç atını ister. Bolu Beyi de bunu iyi bir barış yolu olarak görür ve Koca Yusuf’tan padişaha layık üç güzel at seçmesini ister. Koca Yusuf düşünüp taşınır ve sonunda gözü gibi baktığı deniz kulununun üç tayını padişaha yollamaya karar verir. Bolu Beyi bu eti kemiğine yapışmış, çelimsiz tayları görünce çılgına döner. Bu sinirle önce Koca Yusuf’un öldürülmesini ister, daha sonra Yusuf’u sevenlerin ısrarına dayanamayarak sadece gözlerine mil çekilmesini emreder. Koca Yusuf’un gözlerine mil çekilmesiyle dünyası kararmıştır, fakat Bolu Beyinden mutlaka öcünü alacağına söz vermiştir. Bu arada oğlu Ruşen Ali büyümüş, yaşı on sekize varmıştır. Bolu Beyinden öcünü almak isteyen Koca Yusuf’un tek umudu oğlu Ruşen Ali’dir. Fakat oğlunun bu çekingenliği ve cesaretsizliği onu yiyip bitirmektedir. Oğlu her gün ekmek almaya gitmekte fakat cesaretsizliğinden dolayı ekmeklerin yarısını yolda önünü kesen serserilere vermek zorunda kalmaktadır. Bir gün ekmek almaya gittiğinde yolda kendi yemeğini kocaman köpeklerden kurtaran küçük bir köpek görür. Ve işte bu olay onun cesaretlenmesindeki en büyük etken olmuştur. Bir gün Koca Yusuf deniz kulununun üç yavrusunu çok merak eder, oğlu da onun ısrarlarına dayanamayıp babasını sessizce Bolu Beyinin tavlasına sokmayı başarır. Koca Yusuf gözleri görmemesine rağmen bu üç atı hemencecik bulur. Onların bu bakımsız halini görünce çok üzülür. Daha sonra onların burada çürüyüp gitmesine dayanamaz ve oğlundan gidip kıratı almasını ister. Bu cılız atlardan bir an önce kurtulmak isteyen seyisler oğlana bütün atları vermeyi teklif ederler, fakat atların halini gören Ruşen Ali bunu kabul etmez. Babası Ruşen Ali’nin kıratı aldığını duyunca çok sevinir.

2) Karacaoğlan

Karaca oğlan gurbete çıkar ve diyar diyar gezmeye,yurt edinmek için uğraşmaya başlar Yolda giderken beygirin yükü devrilmiş ve başında tek başına kaldırmaya uğraşan bir adamı görür ve ona yardım eder.Deli Hüseyin Karaca oğlanı obasına götürdü ve Karaca oğlan burada sazıyla türküler söyledi ve obanın sevgisini kazandı.Deli Hüseyin ile kan kardeş oldu. Oba ertesi gün göç etmeye başladı beyin kızının devesi çöktü kaldı. Oba ne yaptı ne etti deveyi kaldıramadı devenin kalkmayacağını anlayan oba göçe devam etti. Deli Hüseyin Karaca oğlanın deveyi kaldırabileceğini düşündü ve Karaca oğlan sazıyla türkü söyleyerek deveyi kaldırdı. Deli Hüseyin, Obaya deveyi Karaca oğlanın kaldırdığını duyunca Karaca oğlan oba tarafından daha çok sevilmeye başlandı. Burada Karaca oğlan ile kız arasında yakınlaşma olur. 
Karaca oğlan obadan ayrıldı fakat kız ile buluşmaya başladı kıza türküler söylüyordu birbirine deliler gibi aşıklardı.İkisi de bir anda kayıp olur oba ile Deli Hüseyin meraklandı Deli Hüseyin durumu anlamıştı.Deli Hüseyin aramaya koyuldu ve ikisini de mağarada buldu. Fakat ikisinin sağ salim kaçamayacağını neyin bunları yakalayıp öldüreceğini bildiği için kızı ayrı bir yere yollayıp kayıp oldum demesini ister.Daha sonra kızı kaçırmaya karar verirler. Deli Hüseyin bu durumu bir arkadaşına açar ve bu arkadaşı gider beye söyler bu arada obanın bu olaydan haberi vardı herkes onu konuşuyor bey hışımla adamlarına onları öldürmesini söyler. Kız bunu yan odada duyar ve gizlice kaçar ve durumu anlatır. Karaca oğlan ve kız obada saklanır halk destek verir. Bey ne yapsa bulamaz
Karaca oğlan, kız ve Deli Hüseyin arkadaşına Küçük Ali adını verir.Durumu anlatır.Düğün hazırlıkları başlar bu arada karaca oğlanın ünü yayılıyordu. Dillere destan bir düğünle evlendiler. Karaca oğlan ve kız çok mutluydu Karaca oğlan düğünlere gidip sazı ile eşlik ediyordu.
Beyin bir yeğeni vardı gördüğü her kıza musallat oluyordu.Karaca oğlanın hanımı Elifi rahatsız ediyordu. Kız ne yapsa kurtulamıyordu. Bir gün kıza seninle birlikte yatarsam senden vazgeçerim dedi.Ve akşam Halil Elifin yanına yattı ve karaca oğlan bu arada düğünde saz çalıyordu. Birden sazın teli koptu. Bu büyük bir uğursuzluk habercisiydi. Hışımla ayağa kalktı ve eve doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı.Evdeki durumu görünce sakin bir şekilde üslerini örtü ve sazını alarak evden çıktı gitti. 

3) Alageyik

Bu hikaye Gavur Dağının sarp kayalıklarında geçer.Halil geyik avlamasını çok seven birisidir. Nişanlısının annesinin söylemesine rağmen geyik avından vazgeçememiştir. Halil yine avdayken yan köyün (Sarıca Köyü) ağası yoldan geçerken Halil’in nişanlısını görür ve onu çok beğenir. Sarıca Köyü ağası Karaca Ali kızı rahatsız etmeye başlar. Sarıca Köyü ile Gök dereliler birbirlerini sevmezdi.
Karaca Ali kıza vuruldu, o kızın kim olduğunu öğrenmiştir. Kızın üç erkek kardeşini sorun olarak görmeyen Karaca Ali Halil’i öldürmeye kafasına koyan Karaca Ali, hemen Halil’in geyik avladığı dağlara çıkıp,adamları ile Halil’i aramaya başlar. Halil’in geçebileceği yola pusu kurarlar ve ilerde Halil’in türkü söyleyerek geldiğini görürler. Ama küçük bir geyik yavrusu Halil’in karşısında durur. Halil geyiğe doğru yakınlaşınca geyik kaçar.Halil bu olayla ilk defa karşılaşmıştır ve çok şaşırır. Geyiği takip etmeye başlar. Bu arada pusudan kurtulmuş olur.Karaca Ali ve adamları bu işe çok şaşırırlar.
Kızı istemeye karar verirler. Halil’de yavru geyiği yakalayamamıştı. Karaca Ali, Gök dere Köyünün ağasını araya sokarak kızı kendisine istetir. Köyün büyükleri bunu kabul eder. Ama Sultan Ana adlı bir kadın nişanlı bir kızın başka birine verilmesine şiddetle karşı çıkıyordu. Bu arada nişan yapıldı kızın gönlü yok ve Halil’in olan bitenden haberi yok.
Sultan Ana düğüne az kala iki üç kişiyi Halil’i bulmaları için dağa yollar.Halil dağdan döndüğünde köyde ölüm sessizliği hakimdi. Halil olayı öğrenir ve diğer genç köylülerle Karaca Ali’nin evine gider ve nişan yüzüğünü atar. İki köy arasında husumet başlar. Köylüler diğer köylülerin hayvanlarını öldürürler.İki köyden de kimse diğer köye gidemez. Karaca Ali kurnaz bir plan yaparak Barış Teklif eder:Gök dereliler bunu kabul eder. Halil düğün gecesi gerdeğe girmeden geyik sesine dayanamaz. Gizlice ava gider.Karaca Ali pusu kurmuştur. Köylüler bunu öğrendikten sonra peşlerinden gider. Halil Karaca Ali’yi ve bir adamını öldürür. Bu arada yine o yavru geyiği görür ve öldürür.
Halil bu arada sarp kayalıkların kenarındadır. Halil uçuruma düşer. Köylüler,Halil’in bu durumunu gördüler Halil’e yardım ediyorlardı. Halil bağırırken birden sesi kesilir öldüğünü düşünürler, Zeynep’te bu acıya dayanamaz kendisini Halil’in üstüne atar ve orada can verir Halil ve Zeynep’in öldüğü yerde biri kırmızı biri mavi çiçek açar. Tam kavuşacakları anda oradan bir geyik geçer hiçbir zaman kavuşamazlar.


Ekleyen:Ümit SERT
Kaynak:(Alıntıdır)
Aradığınız Dokümanı Bulamadıysanız, Farklı Araştırmalar Yapmak İstiyorsanız Site İçi Arama Yapabilirsiniz!

Ödev ve Araştırmalarınız için www.arsivbelge.com Sitesinde Kaynak Arayın:

Ödev ve Araştırmalarınız için Arama Yapın:
     Benzer Dokümanları İnceleyin
Yalnız Efe Kitabı Kısa ve Uzun Özeti(5739)

Kuyucaklı Yusuf Kısa ve Uzun Özeti(5555)

Robin Hood Kitap Özeti(5514)

Don Kişot Eseri Hakkında ve Kitap Özeti(5485)

Kürk Mantolu Madonna Özeti, Ana Fikri ve Kişileri(5452)

          Tanıtım Yazıları
      
Türkçe İtalyanca ve Almanca Cümle Çevirisi İçin Birimçevir Sitesi

Esenyurt, Beylikdüzü ve Kartal Bölgelerinde Satılık Daire İlanları

Belge Çevirisi

Siz de Tanıtım Yazısı Yayınlamak İçin Tıklayın

Diğer Dökümanlarımızı görmek için: www.arsivbelge.com tıklayın.          

Siz de Yorum Yapmak İstiyorsanız Sayfanın Altındaki Formu Kullanarak Yorum Yazabilirsiniz!

Toplam Yorum Sayısı: 66

Önceki Yorumları Göster!

Son 5 Yorum Aşağıda Listelendi!

ADIM AZRAİL - 19.12.2017, 19:13
 

EYWALLAH YARIN SINAV VAR GÖRÜCEZ ONA GÖRE TEKRAR YORUM ATARIM HAADE EYW


elem - 17.04.2018, 08:33
 

cok guzel sagolun


KitapKurdu - 13.11.2018, 10:19
 

Çok fazla yazım hatası vardı.


hiç - 10.04.2019, 14:19
 

bu kitabı tam okumadım ama köroğlunu neredeyse bitirdim. farkettimki biraz eksik var


Şahane - 19.12.2019, 19:15
 

eksiği var


Yorum Yaz          
Öncelikle Yandaki İşlemin Sonucunu Yazın: İşlemin Sonucunu Kutucuğa Yazınız!
Ad Soyad:
          
Yorumunuz site yönetimi tarafından onaylandıktan sonra yayınlanacaktır!