Hanefi Mezhebi
İmamı Âzam lâkabıyla şöhret bulan Ebû Hanîfeye izâfe edilen fıkıh ekolünün adı. Ebû Hanifenin asıl adı Numân, babasının adı Sâbit, dedesinin adı ise Zûtadır. Zûta, Irak ve İranın Müslümanların eline geçmesinden sonra Müslüman olmuş ve Kûfeye yerleşmiştir. O ve oğlu Sâbit Kûfede Hz. Ali ile görüşmüştür.
Ebû Hanîfe H. 80 yılında Kûfede doğdu, varlıklı bir ailenin çocuğu olarak orada yetişti. Irak ve Hicaz Ebû Hanifenin yetiştiği dönemde önemli iki ilim merkezi hâlindeydi. Çünkü Hz. Ömer devrinde Fustat eski Mısır, Kûfe ve Basra gibi büyük İslâm şehirleri kurulmuş ve bu merkezlere aralarında birçok sahâbenin de bulunduğu binlerce Müslüman yerleşmişti. Hz. Ömer Kûfeye fasih Arapça konuşan kabîleleri yerleştirmiş ve Abdullah b. Mesûda onlara ilim öğretmesi için göndermiş, kendisine ihtiyacım olduğu halde Abdullahı size göndermeyi tercih ettim demiştir. İbn Mesûd, Kûfenin kuruluşundan Hz. Osmanın halifeliğinin sonlarına kadar Kûfelilere Kurân ve fıkıh öğretmiştir. Bu sayede orası, pekçok kurrâ, fıkıh ve hadis bilginiyle dolmuştur. Onun talebelerinin dört bin dolaylarında olduğu söylenir. Ayrıca Kûfede Sad b. Ebî Vakkas Huzeyfe İbnülYemân Selmânı Fârisî Ammâr b. Yâsir Muğîre b. Şube Ebû MûsaEşar gibi. seçkin sahâbiler de bulunuyordu. Bunlar İbn Mesûda yardımcı oluyorlardı. Hz. Ali Kûfeye geldiğinde buradaki fakihlerin çokluğuna sevinmiş,Allah (Celle Celeluhu), İbn Mesûda rahmet etsin, bu şehri ilimle doldurmuş İbn Mesûdun öğrencileri bu şehrin kandilleridir demiştir. Mısıra yerleşen sahâbilerin üç yüz dolaylarında olmasına karşılık elİclî, yalnız Kûfeye yerleşen sahâbilerin bin beş yüz dolaylarında olduğunu, bunlardan yetmiş kadarının Bedir savaşına katıldıklarını söyler. Kûfede bu alim sahâbelerden feyiz ve ilim alarak ictihad yapabilecek dereceye ulaşan tâbiîlerden bazıları da şunlardır Alkame b Kays elEsved b. Yezîd Şurayh b. Hâris Mesrûk b. elEcda Abdurrahmân b. Ebî Leylâ İbrahim enNehâî ÂmiruşŞabi Said b. Cübeyr Hammâd b. Ebî Süleyman ..
İşte Hanefi mezhebînin kurucusu Ebû Hanîfe böyle bir ilim ortamında yetişti. Ebû Hanifenin fıkhı, kendisinden on sekiz yıl ders aldığı Hammad b. Ebî Süleyman vâsıtasıyla, İbrahim enNehâî, Alkame ve Esved yoluyla, Abdullah b. Mesûd, Hz. Ali ve Hz. Ömer gibi sahâbe bilginlerine dayanır. Hz. Ömerin Irak ekolüne etkisi tbn Mesûd vasıtasıyla olmuştur. Hz. Ali ise kazâ ve fetvâlarıyla Iraklılara önderlik yapmıştır. Kûfe aynı dönemlerde hadîs malzemesi bakımından da zengindi. Müctehidlerin kullandığı ibâdet, muâmelât ve ukûbâtla ilgili hüküm hadislerinin sayısı sınırlı olduğu için, bu konularda Hicazın hadis malzemesi bütün şehirlerin bilginlerince biliniyordu. Çünkü onlar hacc dolayısıyla sık sık Mekke ve Medîneyi ziyaret ediyorlardı. Aralarında kırktan fazla hacc ve umre yapan vardı. Sadece Ebû Hanife elli beş kere haccetmişti. İmam Buhârînin hocalarında Affân b. Müslim elEnsârî elBasrînin şu sözü Irak yöresinin hadîs bakımında ne kadar zengin olduğunu göstermeye yeterlidir Kûfeye gelip dört ay oturduk. İsteseydik yüz bin hadis yazardık ancak elli bin hadis yazdık. Biz yalnız herkesin kabul ettiği hadisleri aldık. Çok hadis yazmamıza Şerîk b. Abdillâh engel oldu. Kûfede Arapçası bozuk ve hadis rivâyetinde gevşeklik gösteren kimseye rastlamadık. Affân hakkında, İbnül MedinîHadisteki bir harfte şüphesi olsa o hadisi almazdı Ebû Hatîm ise imamdır, sikâdır. demiştir. Böyle titiz bir hadisçi kûfe yöresinde dört ayda Ahmed b. Hanbelin Müsnedindekinden daha çok hadis toplayabilmiştir. Ebû Hanife Kûfede önce Kurânı hıfzetti. Sarf, nahiv, şür ve edebiyat öğrendi. Kûfe, Basra ve bütün Irakın en önde gelen üstadlarından hadis dinledi ve fıkıh meselelerini öğrendi. Doğuştan mantık, zekâ, hâfıza gücü ve çalışkanlığı ile ilim sahipleri arasında temayüz etti. Onun ilme yönelmesinde ÂmiruşŞabînin etkisi olmuştur. Numân, hacc seyahati sırasında, bizzat sahâbelerden hadis dinlemiş olan Atâ b. Ebî Rabah ve İbn Ömerin mevlâsı Nâfi gibi tâbiîlerden bazıları ile temas etmiş ve onlardan da hadis dinlemiştir. Hocası Hammâdın vefâtında Ebû Hanîfe kırk yaşlarında idi. Onun vefâtıyla boşalan kürsüsünde ders vermeye başladı. Ebû Hanifenin ders ve fetvâ vermedeki usûlü, rivâyet ve anânecilerin sema dinleme usûlünden farklıdır. Onun ders halkasında iki türlü müzâkerenin oluştuğu anlaşılıyor. |