Moore Kanunu Nedir?
Moore Kanunu denildiğinde akla hiç şüphesiz gelen ilk isim Intel kurucularından olan Gordon Moore’dur. Moore kanunu aslında Gordon Moore ‘un 1965 yılında yaptığı bir gözlemi ifade etmektedir. Gorden Moore’un bu gözlemleri, daha sonra ismiyle anılacak olan kanuna dönüştü ve elektronik sektörünün günümüze kadar yaşadığı gelişimin temel taşlarından biri oldu.
Moore yasası elektronikte kullanılan bir başparmak yasasıdır. Bu yasaya göre mikroişlemcilerdeki transistör sayısı, her sene ikiye katlanır, buna karşılık olarak işlemcinin performansı da aynı oranda artar. Moore yasası, ilk genel amaçlı bilgisayar ENIAC’tan, 80’lerdeki kişisel bilgisayar patlamasına, akıllı telefonlara ve şimdiki çamaşır makinesinde kullanılan işlemcilere kadar gayet güzel bir “başparmak” yasası olarak görevini yaptı. Ama artık bu konuda teknoloji sona dayandı. Artık transistör işlemciye konuyor, performans eskisi kadar artmıyor.
Moore'nin gözlemi neydi?
Vakum tüplerinin çok pahalı ve verimsiz olması problemi, transistör keşfinin önünü açmıştı. Bu keşifle birlikte hızla gelişen teknoloji, üretilen cihazların daha küçük olmasını zorluyordu.
Moore’un ilk gözlemi transistör üretimindeki teknikler geliştikçe ve boyutları küçüldükçe düşen maliyet üzerineydi. Entegre devrelerde kullanılan bileşenlerin birim maliyetlerinin düşmesi, elektronik devre elemanı üreten sanayi için itici bir güç oldu. Moore bu noktada bize, yaşanan hızlı gelişmeyi logaritmik grafikle gösterdi.
Moore en basit tabiriyle, her iki yılda bir, öncekinin iki katı daha güçlü bir işlemci üretileceğini öne sürmüştür. Bu söylemini, entegre devrelerdeki transistör sayısının ikiye katlanacağı tahminine bağlamıştır. Özellikle son yıllarda geçerliliğinin yitirilmesi üzerine yapılan tartışmalar bir yana; Moore, bu söylemini hiç bir zaman bir kanun olarak görmemiştir.
Moore Kanunu’nun Intel’deki Yansıması
Silikon entegrasyonu hakkındaki bu düşünce, Intel tarafından gerçeğe dönüştürüldü ve dünya çapında teknoloji devi olan Intel’in teknolojik ilerlemesinin simgesi haline geldi. Moore Yasasını baz alan Intel, böylelikle, Intel işlemcilerine ve diğer lider platform bileşenlerine entegre ettiği transistörlerin sayısını gün geçtikçe arttırmış; böylece MHz ya da GHz gibi değerlerle ölçülen saniye başına yönerge sayısı ile ölçülen bilgi işlem performansı ile transistör sayısını kararlı ve güvenilir bir şekilde arttırmayı başarmıştır.
Moore Yasasının Geçerliliğini Yitirmesi Hakkında
Bu noktaya gelene kadar her bir aşamada, yazılım mühendisleri daha fazla işlemci gerektiren yazılım ürettiler. Artık bir transistör yaklaşık virüs boyutunda. Gelişmenin önündeki en önemli problem artık ısınma. Bir transistör çalıştıkça dirençle karşılaşan elektronlar ısınmaya sebep oluyor. Isındıkça da istenilen iletkenlik elde edilemiyor. Daha küçük alana sıkışmış elektronik çiplere Crysis oynatınca da o işlemci üzerinde yumurta pişirilebiliyor. Ayrıca, yanyana olan ve aşırı ısınan transistörlerin aralarında kuantum tünelleme oluyor ve bu iletkenliği çok fazla etkiliyor. Son on yılda transistör sayısı artmasına rağmen hız doyuma ulaşmış durumdadır.
Ancak, bu demek değil ki elektronik endüstrisi sona geldi. Iowa Üniversitesi’nden Daniel Reed, “bir Boeing 787 ile 1950’lerdeki Boeing 707 arasında pek hız farkı yoktur, ama tamamen farklı uçaklardır” diyor. Yeni teknoloji üretmek daha komplike olacak, ama olacak.
Yeni teknoloji adayları, graphene, üç boyutlu mikroçipler, beyni taklit eden devreler, ya da tabi ki, klasik elektroniği bırakıp kuantum bilgisayarlar üzerine çalışmak. Ancak bu seçenekler aktif olarak teknolojik hayatta uygulanmaya başlamamıştır. |