Sait Faik Abasıyanık (1906 - 1954)
1906 yılında Adapazarı'nda dünyaya geldi. Babası Mehmet Faik Abasıyanık, kereste, ceviz kütüğü üzerine iş yapan bir tüccardı. Dedesi Sait Ağa'nın Adapazarı'ndaki kahvesi, aydın kişilerin toplantı yerdi. Annesi Makbule Hanım, Adapazarı'nın ileri gelenlerinden Hacı Rıza Bey'in kızıdır. İstanbul Erkek Lisesi'nin onuncu sınıfından Bursa Lisesi'ne geçerek oradan mezun oldu. Bir süre Edebiyat Fakültesi’nde okudu. Babasının isteği üzerine ekonomi tahsili için İsviçre’ye gitti. 15 gün sonra Fransa’ya geçti. 3 yıl orada yaşadı. Geri dönünce, aile mesleği olarak ticaretle uğraştıysa da başarılı olamadı. Fransa'dan döndükten sonra kısa bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi'nde Türkçe grup dersleri öğretmenliği yaptı.
Bütün ömrünü, bazan Şişli'de Bulgar Çarşısı'ndaki apartmanında, çoğu zaman da Burgaz Ada'daki köşklerinde annesi ile geçirdi. Evlenmedi. 11 Mayıs 1954 Salı günü sirozdan ölmesinden sonra evi, müze haline getirildi. Annesi bir Sait Faik Hikaye Armağanı düzenledi. Şiir, roman ve hikâye türlerinde eser vermiştir.
Sait Faik’in Dili, Üslubu
Sait Faik ancak yaşadığını yazan, subjektif hikayeciliğimizin öncüsüdür. İnsanlara, doğaya, her şeye sıcak bir sevgi ile bakar. Çocukluk, gençlik izlenimlerini günlük yaşantılarını şiirli bir dille anlatır. Konuya, olaya fazla önem vermez. Hikayelerinde çoğunlukla balıkçılar, yoksullar, avareler, serseriler, düşüp kalktığı, sohbet ettiği, selamlaştığı, uzaktan yakından gördüğü insanlar yer alır. Balıkçılar, toplum çarkının dışına atılanlar, alt tabaka insanları, hiç önemsenmeyen kişilerin yaşanatısına dikkatle eğilir; onların dramatik yanlarını şiirli, sihirli ve etkili bir hava içerisinde yansıtır.
Sait Faik, yazı hayatına şiirle başlamış, hikayelerinin yanı sıra, oldukça başarılı şiirler de yazmıştır. Kendine özgü bir anlatımı vardır. Herkesin anlayacağı biçimde arı bir Türkçe kullanır. İnsanı büyüleyen, şaşırtan süssüz, kısa, yer yer argolu cümlelerle hikayelerini anlatır. Aç gözlü vurgunculardan, insanlık duygusunu yitirmiş iki yüzlü kişilerden, zalimlerden nefret eder; haklan yenenlerin yanında yer alır. Hikaye yazmaktaki gayesinin daha iyi bir dünya hazırlamak olduğunu söyler. Sait Faik’in eserleri; şiir, röportaj, hikaye ve roman türlerindedir. On üç kitapta toplanan 171 hikayesi vardır.
Eserleri:
Yayınlanan kitaplarını tarih sırasına göre şöyle sıralıyabiliriz: Semaver (hikayeler, 1936); Sarnıç (hikayeler, 1939); Şahmerdan (hikayeler, 1940); Medar-ı Maişet Motoru (roman, bir jurnal üzerine toplandı (1944); romandaki «Çelme» hikayesi kovuşturmaya uğradı; yargılama beraatla sonuçlandı). Bu roman Birtakım İnsanlar adıyla, 1952); Lüzumsuz Adam (hikayeler, 1948); Mahalle Kahvesi (hikayeler, 1950); Havada Bulut (hikayeler, 1951); Kumpanya (hikayeler, 1951); Havuzbaşı (hikayeler, 1952); Son Kuşlar (hikayeler, 1952); Kayıp Aranıyor (roman, 1953); Şimdi Sevişme Vakti (şiirler, 1953); Alemdağında Var Bir Yılan (hikayeler, 1954); Az Şekerli (hikayeler, 1954); Yaşamak Hırsı (Georges Slmenon’un «L’Homme qui regardait passer les trains» romanının çevirisi. 1954); Tüneldeki Çocuk (hikayeler, röportajlar, 1955); Mahkeme Kapısı (hikayeler, röportajlar, 1956). Sait Faik’in bu eserleri dışında, dergi sayfalarında kalmış düz yazıları, konuşmaları da vardır. Hikayelerinin birçoğu yabancı dillere çevrilmiştir. Fransızcaya çevrilen 41 hikayesinin toplandığı kitap Un Point sur la Carte (Haritada Bir Nokta, çeviren Sabri Esat Siyavuşgil, 1962); Seçme Hikayeler, (1972). |