Rönesans Sanatı
Rönesans döneminin sanatı. Güzel sanatlar ve edebiyat alanlarındaki Rönesansın kökenleri 13. yüzyıla dayanır. Bu yüzyılın önemli sanatçıları heykeltıraş Nicola Pisano ve ressam Giotto, Orta Çağ'ın insan biçimi anlayışını yansıtan düz ve iki boyutlu figürlere yeni bir derinlik kattılar. Giotto, Bizans geleneğinin alışılmış üslubundan uzaklaştı. Aynı zamanda, mekânı daha gerçekçi biçimlerde yansıtmaya çalıştı. İtalya'nın resim alanındaki öncülüğü, Massaccio'nun yeni üslubuyla birlikte kesinleşti. Matematiksel perspektifi kullanmayı öğrenen Massaccio, resmi ulusal bir çabaya dönüştürdü. 15. yüzyıl sanatının merkezi, Medicilerin yönetiminde bulunduğu Floransa kentiydi. Burada sanatçılar, giderek artan bir toplumsal saygınlık kazandılar. Bu alanda Floransa'ya rakip olan bir başka kent de Venedik'ti. Önde gelen Venedikli sanatçılardan biri olan Giovanni Bellini, yağlıboya renkleri karıştırma konusundaki Hollanda tekniklerini kullandı. Büyük ölçüde, yeni tekniklerin denenmesine rastlanan bu dönem, "Yüksek Rönesans" olarak da adlandırılır (1490-1520). Bu dönem sanatçıları arasında Michelangelo, Leonardo da Vinci, Raffaello, Bramante, Giorgione ve Tiziano sayılabilir.
Bu dönemi başlangıç noktası alan yaklaşık 300 yıl boyunca, söz konusu sanatçıların yapıtları, insanın sanatsal yetkinliğinin doruk noktaları olarak değerlendirildi. Raffaello öncesi ressamlar, "ilkel" olarak adlandırıldılar. Yüksek Rönesans döneminde ortaya konulan yapıtlarda, yumuşak bir uyum gözlendi. Gerçekçilik ve perspektif konusunda ustalaşan sanatçılar, Michelangelo'nun kahramanlık özelliklerini taşıyan figürlerinden Giorgione'nin kır yaşamını anlatan yumuşak çizgilerine kadar bir yelpazede, son derece değişken yapıtlar ortaya koydular. Daha sonra ortaya çıkan maniyerizm akımı, Yüksek Rönesans'ın uyum ve oran fikrine karşı çıkarak, bilinçli olarak ölçeği ve mekansal ilişkileri bozdu. Rönesans ruhunun heykelciliğe yansıması 15. yüzyılın başlarında oldu. Orta Çağ'da yapıları süslemek amacıyla kullanılan ve pek azı çıplak olan insan figürleri, yerlerini tek bir insanın konu edildiği ve tek başına, ayrı bir yere konan heykellere bıraktılar. Donatello, klasik antikiteden bu yana, ilk kez bronzdan çıplak insan figürleri yaptı.
Ayrıca, atlı heykel biçimini yeniden canlandırdı. Michelangelo, özellikle de olgunluk dönemi yapıtlarında, anatomik ayrıntıların ve çeşitli duyguların heykel yoluyla yansıtılmasında ustalaştı. Michelangelo'nun ölümünden sonra, heykel alanında da maniyerist eğilimler görülmeye başlandı (Benvenuto Cellini ve Giovanni Bologna). İtalyan sanatçıları tarafından Kuzey Avrupa'ya aktarılan Rönesans heykel anlayışı, Fransız ve Alman sanatçılarını da büyük ölçüde etkiledi. Klasik mimarînin yeniden doğuşu, 15. yüzyılda yine İtalya'da başladı ve bir sonraki yüzyılda Avrupa'nın birçok ülkesine yayıldı; Gotik mimarî üslubu eski etkinliğini yitirdi.
RÖNESANS RESİM SANATI
Rönesans öncesi İtalyan resminde Bizans mozaik ve freskleri geçerli olmuştur. Rönesans eserlerinin, Antik Yunan ve Roma döneminin eserleriyle bir bağlantısı vardır. Ancak resim sanatında antik mirastan etkilenme, heykel sanatı kadar kolay olmamıştır. Çünkü heykel ve kabartma örnekleri, çoğu kaybolan resim örneklerinden daha fazla görülebilmiştir. Özellikle resim sanatında hacim, gölge-ışık ve perspektif uygulamaları, Avrupalı sanatçıların Ortaçağ sanatlarından yavaş yavaş uzaklaşmasına başlangıç teşkil etmiştir. Floransalı Cimabue (1240-1301)’nin günümüze kadar gelen az sayıdaki çalışmalarında, kısmen gölge-ışık oyunlarına ve yüzlerde psikolojik ifadeye yer verildiği görülmektedir. Giotto ise hocaları olduğu tahmin edilen Cimabue ve Cavallini’yi aşarak yalnızca İtalya’da değil, tüm Avrupa’da yeni rense dönüşün temsilcisi olacaktır.
Rönesans Resim Sanatı Genel Özellikleri
Daha önceleri yalnızca büyük yapıların süs öğesi olarak kullanılan resim, Rönesans döneminde bağımsız olarak yapılabilmiştir. Perspektif, diğer görsel sanatların da ortak temelini oluşturan çizgi ile birleşerek etkisini arttırmıştır. İnsan figürünün hacmini gerçeğe uygun olarak vermek amacıyla perspektifi elde etmek için araştırmalarda bulunulmuştur.
Dini konuların yanı sıra, tabiata ait motifler stilize edilmeden tuallere taşınmıştır. Konular zenginleşmiş, sanatçılar kendi ferdi duygularını işleme serbestliği kazanmışlardır. Böylece, giderek Ortaçağ’ın katı kural ve şekilciliğinden uzaklaşmıştır.
Geliştirilen ya da bulunan yeni teknik malzemeler, resim ve fresklerin etki gücünü arttırdığı gibi, işçiliği ve masrafı azaltmıştır. XV. yy.’ın sonlarına doğru Flaman ülkesinden yağlı boya tekniğini öğrenen İtalyan sanatçıları, tablolarında daha yumuşak renk tonlarına yönelmişlerdir. Resim alanında da kısmen Antik dönemin özellikleri canlandırılmış, kilise otoritesinin azalmasına karşın, sanatçı fırçasını daha bağımsız olarak kullanabilmiştir. En önemli ilgi kaynağı olan insan ve mekan arasında uyum sağlanılmasına önem verilmiştir. İnsan figürlerinde olduğu gibi, peyzajın da hacmi olduğunu gözden kaçırmamışlardır.
|