Araştırma ve ödevleriniz için her türlü kaynağı ve dokümanı En Geniş Araştırma ve Ödev Sitesi: www.arsivbelge.com ile bulabilir ve İsterseniz siz de kendi belge ve çalışmalarınızı gönderebilirsiniz!
Her türlü ödev ve dokümanı
www.arsivbelge.com ile kolayca bulabilirsiniz!

Araştırmalarınız için Arama Yapın:


Araştırmalarınız için Arama Yapın:

  
                    

İsmaililer Hakkında
www.arsivbelge.com
İsmaililer Hakkında dokümanıyla ilgili bilgi için yazıyı inceleyebilirsiniz. Binlerce kaynak ve araştırmanın yer aldığı www.arsivbelge.com sitemizden ücretsiz yararlanabilirsiniz.
İsmaililer Hakkında başlıklı doküman hakkında bilgi yazının devamında...
Ödev ve Araştırmalarınız için binlerce dokümanı www.arsivbelge.com sitesinde kolayca bulabilirsiniz.

İsmailiye Mezhebi

İsmailiye mezhebi; İmam Cafer-Us-Sâdık’ın büyük oğlu İsmail tarafından VIII. yy.da kurulan mezheptir.

İlk İsmaili topluluk tarihte Hicri 148 / Milâdî 765 yılında İmâm Câʿfer es-Sâdık'ın vefatından sonra ortaya çıkmıştır. Bu dönemde Abbâsîler, Emevi hanedanı'nı yıkıp kendi halifelerini tahta geçirmiş ve İmamiye Şiası ilk dönem İsmailîlerini de içine alan farklı gruplara bölünmüştü.

İsmailîler kurdukları gizli topluluklarla kendi gözlerinde Ali ve soyuna ait halifelik hakkını gaspettiklerini düşündükleri Abbâsîler'e karşı mücadele vermeye yine bu dönemde başlamışlardır. İlk dönem İsmailîleri tarafından Dâvah (el-Dava)veya "al-dawa al-hadiya" yani hak olarak yönlendirilen dava adlandırılan bu hareket yaklaşık olarak Hicri 3/Miladi 9. yüzyılda başlamış ve Dava'nın propaganda veya misyonunu sürdüren Dâ’îler eylemlerini Irak, Pers, doğu Arabistan ve Yemen topraklarına yaymaya başlamışlardı. Dâ’îler Müslümanları onları kurulu düzenin adaletsizliklerinden kurtaracak veEhl-i Beyte yeniden hilafeti kazandıracağını söyledikleri İsmaili İmam Mehdi ile dayanışma yapmaya davet ediyorlardı.

İmam Cafer’den sonra imamet makamına geçen İsmail, sonradan siyasî bir nitelik kazanan ve kendi adını alan, İsmailiye tarikatını kurdu. Bir mezhep olarak anılan bu tarikatı düzenleyen, genel kurallarını ortaya koyan Abdullah bin Meymun’dur. lsmailiye mezhebinin beş ana kuralı vardır: 1. imamlık, İsmail ve onun çocuklarına geçer, onlardan başka kimse bu makama gelemez; 2. imam, yeryüzünde Tanrı’nın halifesidir (halifetullah). O, Tanrı’nın nurunu özünde toplamıştır, bir Tanrı (mabut) niteliğindedir. Tanrı’nın imamda görünüş alanına çıktığına (zuhuruna) inanmak iman ve din gereğidir; 3. imamlık makamına geçen bir imamın ağzından çıkan her söz bir Kur’an, tanrısal bir buyruk (emr-i İlâhî) kesinliği taşır; 4. imamların yaptıkları doğrudur, haktır. Onlar yanılmaz, suç işlemezler. Bir imam her türlü eksiklikten, yanlıştan, günahtan uzaktır, masumdur; 5. din, iman ancak bu tarikata veya bu mezhebe inanmakla gerçekleşir. İman etmek, dine bağlılık göstermek imama bağlanmak, ona uymaktır. Bunun dışında din yoktur. Ismailiye inancına göre imamlık gizlidir, herkese görünmez. Gerçek imamın kim olduğunu bilmek kolay değildir. İmam, insan biçimine girmiş bir Tanrı’dır. İslâm dininin özünde bu gerçek vardır. Fakat, insanlığı doğru yola, kurtuluşa götüren bu gerçek imamlar gizlidir, geçici dünyayı görmeğe alışan gözlerden saklıdır. Peygamberleri gönderen imamlardır. Peygamberler bu gerçeği bilirler.

Hz. Muhammed’in peygamber oluşundan sonra gizli kalan imamlık ortaya çıktı, bütün gözlere görünür oldu. İnsanlık tarihi boyunca gizli kalan, insanlara görünmeyen, Hz. Muhammed’in peygamberliğiyle ortaya çıkan gerçek imam, Ali’dir. İmamlık ondan sonra soyuna geçti. Cafer-üs-Sâdık’ın büyük oğlu saldandı, gözlere görünmez oldu, imamlar, ondan, yeniden ortaya çıktı, göründü. Birer tanrı olarak, insan biçiminde «zuhur» ettiler. Zamanla gelişen, özellikle doğu İslâm ülkelerinde hızla yayılan ismailiye inançları her bakımdan batıni bir nitelik taşır. Her isteyen onlar arasına giremez, tarikata alınmaz. Bu tarikata girmenin belli sırları ve kuralları, gizli törenleri vardır. Bu törenler yedi türlüdür. Her tarikata girenin bu yedi basamaktan geçmesi, gerekli sırları öğrenmesi gerekir. Ismailîlerde yedi imam inancı değişmez kuraldır. Bu, yedi sayısının kutluluğundan dolayıdır. Yedi gezegen, yedi kat yer, yedi kat gök, birer kutluluk belirtisidir. Tarikatın bütün sırlarını, «İlâhî esrarını» bir bütünlük içinde yedinci imam bilir. Ismailîler bu sırları tarikat kurallarına göre ondan öğrenirler, bu sırlara «bâtınî mânâ» adı verilir.

Yedi imama karşılık, yedi de peygamber vardır. Bunlar da Adem, Şit, Nuh, İbrahim, İsmail, Muhammed ve Ali’dir. Tarikata girenlere bu sırları öğreten Abdullah’tı. En yüksek «şeyh» olan Abdullah, lsmailiye tarikatının batınîliğini açıklayan en etkili uludur. Onun bildirdiklerine göre Hz. Muhammed’den sonra da peygamber gelmiştir; bu bir gerçektir ve gereklidir. Ondan sonra ismailiye mezhebinin en ilgi çekici temsilcisi XIII. yy.da yaşayan ve efsanevî bir niteliğe bürünen Hasan Sabbah’tır. Bu tarikata girenlere göre «hadis»lerin (Hz. Muhammed’in sözlerinin) «İlâhî» bir değeri yoktur, onlar her bakımdan önemsizdir, içi boş, gereksiz birer kavramdır. İslâm dininin ortaya koyduğu kurallar, ileri sürdüğü düşünceler, açıkladığı görüşler gerekli değildir. İnsanın onlara bağlanması, davranışlarını onlara göre düzenlemesi «hakikat»ten uzaklaşmasıdır. Bu kurallar insanda Tanrı’yı, Tanrı’da insanı görmesine, «irfan» bakımdan olgunlaşmasına engel olur. İnsanın, «kemal»e ermesi, basamak basamak yükselip tanrılaşması için bu gibi engelleri aşması, bu bağlardan kurtulması gerekir, lsmailiye tarikatına girmek için bu adı geçen yedi basamağı aşmak, her birinde imtihan vererek başarı kazanmak gereği vardır. Birinci basamakta Hz. Muhammed’in kurduğu dinin güçlüğü, anlaşılmazlığı ve gereksizliği, İkincisinde Tanrı’nın evreni neden altı günde yarattığının sırrı, Havva’nın Adem’in kaburga kemiğinden yaratıldığını ileri sürmenin gerçek anlamı, üçüncüsünde ise ruhun biçimi, nerede olduğu, nereden geldiği ortaya konur, tarikata girmek isteyenden bir soru olarak açıklanması istenir. Bunların karşılığını doğru veren dördüncü basamağa yükselir. Orada kendisine yedi imamdan sonra yedi peygamberin gelişindeki gerçek anlam sorulur, anlatılır. Beşinci basamakta hadislerin gereksizliği, altıncısında İslâm dininin de, kurallarının da bir işe yaramadığı anlatılır. En sonuncu ve en yüksek basamak olan yedincisinde ise İsmailiye tarikatının özü, felsefesi, ana ilkeleri açıklanır. Başlangıçta bütün bu giriş törenlerini tarikat ulusu şeyh Abdullah yönetirdi. Ondan sonra bu görev «daî» adını alan temsilcilerine geçti. Daîler tarikatın yayıcılarıydı.

İsmailîler İran, Hindistan, Suriye ve Mısır’da büyük başarılar gösterdiler, inançlarını kolaylıkla yaydılar. Mısır’da Fatıma soyundan geldiklerini ileri sürerek Fatımî'ler devletini kurdular. Bu devletin ilk kurucusu olan Abdullah, halifeliğini ilân etti. Kısa zamanda Anadolu ve Türkistan’da da gelişmeler gösterdi. Bu tarikat inançlarını yayan en ünlü daîlerden Deyleme Ebu Hıtım, Ahmed Nefesî Nişapur’da, Ebu Yakub Siczî Türkistan’da, Ahmed bin Keyyal Hindistan’da büyük başarı sağladılar. Sonraları Meymuiye, Tahrimiye, Muhammediye gibi birçok kolu olan ismailiye’nin XX. yy.da en ünlü şeyhi Hindistan’da Ağa Han idi.

İsmaililerin İtikatları, İlmi Eserleri ve İsmaili Alimleri

İsmaililer “Kun-ol” kelimesi ile tabir edilen bir haki­kat vasıtasıyla Allahu Teâlâ’nın iki âlemi yarattığına inan­maktadırlar.

  Akaidleri

Muhakkik Tusi, İsmaililerin itikatlarını Kavaidu’l Akaid adlı eserinde şöyle açıklamaktadır:

Emr ve Halk Âlemlerinin Yaratılışı

İsmaililer “Kun-olmak” kelimesi ile tabir edilen bir haki­kat vasıtasıyla Allah’u Teâlâ’nın iki âlemi yarattığına inan­maktadırlar.

1- Gayb ve Emr âlemi olan batın âlemi akılları, nefisleri, ruhları ve tümel hakikatleri kapsamaktadır. Bu âlemin Al­lah’a en yakın varlığı birinci akıldır.

2- Halk ve şahadet âlemi olan bu zahir âlem ulvi ve süfli (aşağıda bulunan, bayağı ve düşük) eczalar ile feleki cisim­leri kapsar. Bu âlemin en büyük varlıkları olarak sırayla; arş sonra kürsü ve ardından diğer cisimler gelir. Bu iki âlem kemalden noksana doğru indiği gibi noksandan da kemale doğru hareket eder ve ilahi emir olan “Kun” kelimesiyle son bulur. Dolayısıyla varlık âleminin başı ve sonu Allah’tır.

İmamet ve Nübüvvet

İmam emr âleminin mazharıdır ve imamın hücceti birinci aklın (tümel akıl) mazharıdır. Peygamber tümel nefsin maz­harı olduğundan aynı zamanda imamdır. İmam hâkim, batın âleminin hâkimi ve başkalarının muallimidir. Kimse onun vasıtası olmadan Allah hakkında gerekli bilgiye sahip ola­maz. Peygamber zahir âleminin hâkimidir ve onun vesile­siyle şeriat güç kazanır. Peygamber veya şeriatının olmadığı hiçbir dönem yoktur. Nitekim imamın da olmadığı veya ol­mayacağı bir zaman dilimi söz konusu değildir. Allah’ın kulları üzerindeki hücceti tamamlanıncaya kadar İmam gaybete de çekilebilir. Ancak bu dönemde imamın daveti zahirdir.

Nübüvvet ve İmametin Mertebeleri

Yeryüzünde bir natık vardır. O da melek vesilesiyle ilahi kanunları alan ve bunu açıklayan şeriat sahibi peygamberdir. Natık, birinci aklın –ki semada daveti başlattı- yeryüzündeki benzeridir.

Aynı şekilde yeryüzünde bir vasi de vardır ve o peygam­be­rin direk varisi olan imamdır. Nübüvvet sırrının emini mah­lasıyla imamın özel görevi tevildir. Yani zahiri gizli anla­mıyla açıklar ve aslını ortaya koyar. Vasi, birinci akla oranla ikinci akıl mesabesindedir.

Bununla beraber Asıl İmamın varisi olan başka bir imam da vardır. Onun görevi irtibatları zorunlu olan zahir ile batın arasındaki ilişkiyi sağlamaktır.

Nübüvvetin yedi dönemi vardır. Nübüvvet döneminin her merhalesi yani her gaybet dönemi bir natık ve bir vasi aracı­lığıyla açılır ve yedi kişiden oluşan imamlar onların vasileri olurlar. Sonra son imam (yani kaim) ya da kendisine kıya­met imamı denilen bu imam tarafından bu dönem sona erdi­rilir. Bu imam “Mukim” imamdır ve peygamberi gönderecek kimsedir.

Ulu’l-Azm altı peygamberin dönemleri şu şekildedir; Âdem (a.s.)’ın döneminin imamı Şis idi. Nuh (a.s.)’ın dö­neminin imamı Sam idi. İbrahim (a.s.)’ın döneminin imamı İsmail idi. Musa (a.s.) döneminin imamı Harun (a.s.) idi. İsa (a.s.)’ın döneminin imamı Şemun idi. Hz. Muhammed (s.a.a)’in döneminin imamı Hz. Ali idi.

Onun yedinci natık’ı, kıyamet imamının kendisidir. O yeni bir şeriat getirmeyecektir. Sadece ilahi emirlerin zahir­lerin­deki gizli batınları, bunun gereksinimi olan devrim ve deği­şim ile aşikâr kılacaktır.

ismaililere göre imametin aşağıda belirtilen dört merha­lesi vardır:

1- Mukim İmam: Natık peygamberi gönderecek kimse­dir. Bu imametin en yüksek derecesidir. Buna “Rabbu’l-Vakt” da denilmektedir.

2- Esas İmam: Bu imam peygamberin vasisi, halifesi, sırlarının emini ve yardımcısıdır. Mustakar imamların silsi­lesi bu imamın soyundan devam eder.

3- Mustakar İmam: Bu imam, kendisinden sonraki imamları belirleyen imamdır. İsmaililere göre imamın se­çimi birincisi veraset ikincisi de Mustakar imamın ataması olmak üzere iki şekilde gerçekleşir.

4- Mustadvî İmam: Bu kimse Mustakar imamın niyabe­tinde imamet işleriyle ilgilenir ama kendisinden sonra imam belirleme hakkına sahip değildir. Bu imama “Naibu’l-İmam” da denilmektedir.

Bâtınilik ve Tevil

İsmaililerin dini ahkâm ve maarifteki en açık özellikle­rin­den biri batınilik ve tevildir. Bu gruba göre ilahi şeriatın za­hir ve batın olmak üzere iki boyutu vardır. Bunun batınını imam ve onun vasisi bilebilir. İlahi şeriatta belirtilen her şey batıni hakikatler için misal ve sırdır. Örneğin İsmaililer taha­reti; batıniyeye muhalif mezheplerden teberi olma, teyem­mümü; öğretme izni olan kimseden ilim öğrenme, namazı; imama dua etme, zekâtı; layık olan kimselere ilim öğretme, orucu; batından kaçınan zahiricilerden marifeti saklama ve haccı da ilim için hicret etme olarak tevil etmişlerdir.

Bu gibi tevillerden dolayı İslam uleması İsmailileri İslam inancı için büyük ve ciddi bir tehlike olarak algıladı. Hatta bunları İslami fırkalardan biri olarak kabul etmekten bile sa­kındılar. Üstat Murteza Mutahari bu hususta şöyle de­mekte­dir:

“Bâtıniler batıni düşünce çerçevesinde o kadar İslami dü­şünceyle oynadılar ki İslam’ı değiştirdiklerini bile söyleye­biliriz. Bu yüzden çağdaş dünyada yaşayan Müslümanlar onları Müslüman gruplar arasında zikretmeye yanaşma­maktadırlar. Otuz yıl önce Kahire’de kurulan İslami Mez­hepleri Yakınlaştırma Kurulu’na Şia’nın İmamiye ve Zeydiye mezhepleri ile Ehl-i Sünnet’in Hanefi, Şafii, Maliki ve Han­beli mezhepleri temsilciler gönderdiler. İsmaililer her ne kadar buraya temsilci göndermek için ça­baladılarsa da diğer Müslüman temsilciler tarafında bu kabul edilmedi.”

Henry Corben İmamiye ve İsmailiye irfanı arasındaki far­kın beyanında şöyle demektedir:

“İmamiye irfanı, şeriatın batın ve zahirinin birliğine inan­maktadır. Fakat İsmaili irfanı, bütün zahiri hükümlerin gizli batıni hükümlerinin olduğuna inanmaktadır. Bu hükümlerin anlamlarının zahiri hükümlerden üstün olduğunu ve bu mez­hebe tabi kimselerin ruhi gelişiminin buna bağlı olduğunu söylemektedirler. Dolayısıyla İsmaililere göre zahir tama­men soyulması gereken bir kabuktur. Bu da İsmaililerin yaptığı tevilin kendisidir. Yani bu yolla şeriatın hükümlerini gerçek hükümlerine döndürdüklerine inanmakla beraber şer’i hüküm ve görevleri batıni çerçevede görenler için bu hü­kümlerin ortadan kalktığını söylemektedirler.”

Allame Tabatabi de İmamiye ve İsmailiye mezhepleri ara­sındaki farkı şu sözlerle açıklamaktadır:

“On iki imam Şia’sı (İmamiye) ile İsmailiye arasındaki temel farklılıklar şunlardır; İsmaililere göre; İmam yedi te­mel etrafında dönmektedir ve nübüvvet Hz. Muhammed (s.a.a) ile son bulmamıştır. Şer’i hükümlerin değiştirilmesi ve şer’i sorumlulukların ortadan kaldırılmasında herhangi bir engel yoktur. Hâlbuki on iki imam Şia’sı Hz. Muhammed (s.a.a)’in son peygamber olduğuna inanmakta ve onun on iki vasisinin olduğunu söylemektedir. Şeriatın zahirini mu­teber ve ortadan kaldırılmayacağına inanmakta ve Kur’an için hem zahir hem batın olduğunu ispatlamaktadırlar.”

İsmaili Âlimler

İsmaililerin birçok inhirafına rağmen İsmaili mezhebi te­veccühe mazhar nispeten felsefi ve kelami bir mezheptir. Bu mezhebin ta­raftarları arasında önemli düşünürler göze çarp­maktadır ve bunlardan geriye birçok değerli eser kalmıştır. Burada bazı İsmaili âlimlerin adlarını ve kaleme aldıkları ilmi eserleri zikredeceğiz.

1- Fatımi halifesi el-Muazze’nin kadılar kadısı Ebu Hanife İbn Hayyun el-Kadi Nu'man b. Muhammed b. Mansur et-Temimi el-Kayrevani eş-Şii’nin (ö. 363 h.k) Fıkıh alanında Deaimu’l-İslam adında meşhur bir eseri var­dır. Kaleme aldığı diğer eserleri ise “el-Mecalis ve el-Muemerat” ile “İftitahu el-Dave ve İbtidau el-Devlet” adlı eserlerdir.

2- Ebu Hatem Razi (ö. 332 h.k). İlamu’l-Nübüvvet adlı bir eseri vardır.

3- Hicri dördüncü yüzyılın ikinci yarısında vefat eden Ebu Yakup Secistani. Derin bir ilmi vardı ve yirmiden fazla kitap kaleme aldı. En önemli eseri Keşfu’l-Mahcub’tur.

4- Hamididdin Kirmani (ö. Takriben 408 h.k). Derin ve te­veccühe mazhar birçok kitap kaleme aldı. Fatımi halifesi El-Hekim’in taraftarlarından biri olduğu için Durzilerle müca­dele hakkında bazı kitaplar da yazdı.

5- Mueyyid Şirazi (ö. 470 h.k) de batıni öğretiler hak­kında Arapça ve Farsça birçok kitap kaleme aldı. Mecalis ve Divanonun önemli eserlerindendir.

6- Meşhur Fars şair Nasır Hüsrev (ö. 481 h.k) İsmaililerin önemli şahsiyetlerinden biridir. Camiu’l-Hikmeteyn, Vechi Din,Havan’u İhvan adlı kitapları meşhurdur.

Fatımiler döneminden sonra İsmaililer arasında birçok ki­tap kaleme alan yazarlar ortaya çıktı. Yeni Yemeni dö­nemi adıyla meşhur dönemde bazı büyük İsmaili âlimler za­hir oldu ve İsmaili ilahiyat ve imamet hususunda seriler ha­linde kitaplar kaleme aldılar. Burada bu dönemin âlimle­rin­den bazılarının adını zikretmekle yetineceğiz. 

1- İbrahim bin Hasan Hamidi (ö. 557 h.k)

2- Hatem bin İbrahim (ö. 612 h.k)

3- Ali bin Muhammed el-Velid (ö. 612 h.k), yazdığı bir­çok eserin yanında Gazali’nin kaleme aldığı el-Mustezhiriye adlı esere cevap niteliğinde Dameğu’l Batıl adlı kitabı ka­leme aldı. 

4- Hüseyin bin Ali (ö. 657 h.k). İsmaililerin ilahiyatı ve kıyamet düşüncesi hakkında özet bir kitabı basılmıştır.

5- İdris Amaduddin Yemeni, (ö. 872 h.k). Önemli bir İsmaili tarihçi ve filozof unvanıyla kendisinden sonraya çok önemli eserler bırakmıştır.

Bu dönemden sonra Hindi dönemi gelmektedir ki bu dö­nemin en önemli şahsiyeti yedi büyük ciltte kitabını kaleme alan Hasan bin Nuh Hindi Behruşi’dir.

Bu dönemde kaleme alınan onlarca kitap ismi kaydedil­miştir ki maalesef bunlar bulunamadığı için araştırmacılar için unvan olmaktan öteye geçememiştir.

Alamut İsmaililerinin Eserleri

Alamut İsmaililerinin mezhebi (İran’da Nezari İsmailileri) hakkında kaleme alınan eserlerin geneli İmamiye mezhebi­nin tabilerinin kaleme aldığı eserlerdir. Bunlar ara­sında Hacı Nasrettin Tusi’nin kaleme aldığı iki risalesi de göze çarp­maktadır ki bunların en önemlisi “Revdetu’l-Tes­lim” adlı eseridir.

Alamut’un düşmesinden sonra İsmaili mezhebi tasavvuf kisvesi altında varlığını sürdürdü. Bu dönemden sonra ta­savvuf edebiyatında bir tür müphemlik oluştu. Görünüşe göre Kahistani (ö. 720 h.k) tasavvufi ıstılahları kullanarak İsmaili inancı anlatan ilk kişidir. Seyyid Suhrab Veli Bedehşani (ki Hicri 856’da yazmakla meşgul oldu) ve Ebu İshak Kahistani’den İsmaililerin felsefeleri hakkında çok önemli eserler geriye kalmıştır. Hayr Khah Herevi (Hicri 660’tan sonra vefat etti) aktif bir yazardı. En önemli eseri “Kelamı Pir”dir. Bu eser Ebu İshak Kahistani’nin “Haft Fasl” adlı eserinin şerhi mesabesindedir ve Hacı Nasrettin Tusi’nin Revdetu’l-Teslim adlı eseriyle Alamut İsmaililerin klasik felsefelerini açıklayan en iyi eserlerdir. İkinci Ağahan Şah Ali Şah Hüseyni’nin büyük oğlu Pir Şahabettin Şah Hü­seyni’den (1850–1881) geriye birkaç risale kalmıştır ki bunlar İsmaili tasavvufu çok güzel bir şekilde özetlemiştir.


Ekleyen:Ümit SERT
Kaynak:(Alıntıdır)
Aradığınız Dokümanı Bulamadıysanız, Farklı Araştırmalar Yapmak İstiyorsanız Site İçi Arama Yapabilirsiniz!

Ödev ve Araştırmalarınız için www.arsivbelge.com Sitesinde Kaynak Arayın:

Ödev ve Araştırmalarınız için Arama Yapın:
     
Çalışmalarınız ve ödevleriniz için her türlü kaynak ve dokümanı En Geniş Araştırma ve Ödev Sitesi: www.arsivbelge.com ile kolayca bulabilirsiniz!
          Tanıtım Yazıları
      
Türkçe İtalyanca ve Almanca Cümle Çevirisi İçin Birimçevir Sitesi

Esenyurt, Beylikdüzü ve Kartal Bölgelerinde Satılık Daire İlanları

Belge Çevirisi

Siz de Tanıtım Yazısı Yayınlamak İçin Tıklayın

Diğer Dökümanlarımızı görmek için: www.arsivbelge.com tıklayın.          

Siz de Yorum Yapmak İstiyorsanız Sayfanın Altındaki Formu Kullanarak Yorum Yazabilirsiniz!

Toplam Yorum Sayısı: 1

Önceki Yorumları Göster!

Son 5 Yorum Aşağıda Listelendi!

Yavuz Sultan Selim - 26.08.2018, 04:41
 

Kafirliğin dibine vurmuşlar.


Yorum Yaz          
Öncelikle Yandaki İşlemin Sonucunu Yazın: İşlemin Sonucunu Kutucuğa Yazınız!
Ad Soyad:
          
Yorumunuz site yönetimi tarafından onaylandıktan sonra yayınlanacaktır!