Araştırma ve ödevleriniz için her türlü kaynağı ve dokümanı En Geniş Araştırma ve Ödev Sitesi: www.arsivbelge.com ile bulabilir ve İsterseniz siz de kendi belge ve çalışmalarınızı gönderebilirsiniz!
Her türlü ödev ve dokümanı
www.arsivbelge.com ile kolayca bulabilirsiniz!

Araştırmalarınız için Arama Yapın:


Araştırmalarınız için Arama Yapın:

  
                    

Heidegger ve Varlık - Zaman Anlayışı
www.arsivbelge.com
Heidegger ve Varlık - Zaman Anlayışı dokümanıyla ilgili bilgi için yazıyı inceleyebilirsiniz. Binlerce kaynak ve araştırmanın yer aldığı www.arsivbelge.com sitemizden ücretsiz yararlanabilirsiniz.
Heidegger ve Varlık - Zaman Anlayışı başlıklı doküman hakkında bilgi yazının devamında...
Ödev ve Araştırmalarınız için binlerce dokümanı www.arsivbelge.com sitesinde kolayca bulabilirsiniz.

Heidegger - Varlık ve Zaman Anlayışı

1889-1976 tarihleri arasında yaşamış olan Alman filozof Martin Heidegger, varoluşçu felsefenin önde gelen isimlerinden biridir.

26 Eylül 1889'da Baden eyaletinde doğdu. Çocukluğundan itibaren dine ve felsefeye eğilimli biri olarak yetişti. Felsefi çalışmalarıyla olduğu kadar, yaşamı ve çeşitli dönemlerde sergilediği politik tutumlarıyla da tartışma konusu oldu. Felsefi yetkinliği ve önemi yadsınamazken politik konumları dolayısıyla sürekli sorunlu bir ilişkinin taşıyıcısı oldu ve bu durum çoğu zaman felsefi çalışmalarının tam olarak değerlendirilmesini gölgeledi.

Freiburg Üniversitesi'nde Katolik ilahiyati ve Hristiyan felsefesi okudu ve 1914 yılında ilk çalışması ve doktora tezi, "Psikolojide Yargı Kuramı" ile dikkat çekmeye başladı. 1923'te Marburg Üniversitesi'nde profesör oldu. 1927 yılında " Varlık ve Zaman " yayımlandı ve yayımlanışından itibaren yalnızca varoluşçu felsefe açısından değil, 20.yüzyıldaki bir bütün felsefe tartışmaları bağlamında bir şekilde etkili oldu. Heidegger burada, bütün bir Batı Felsefesi geleneğini metafizik olmakla eleştirdi, ki sonrasında postmodern felsefe bu argümanı başka düzlemelerde yeniden değerlendirecektir.

1933 yılından itibaren Nazilerin iktidara gelmesiyle birlikte Heidegger Nazi Partisi'ne katıldı. Bu dönemde Freiburg Üniversitesinde rektör oldu. Heidegger'in bu dönem boyunca izlediği politika her zaman tartışma konusu olmuş ve onun çalışmalarının değerlendirilmesine gölgeler düşürmüştür. Nazilere katıldığı gerekçesiyle 1945'te üniversiteden uzaklaştırıldı ama sonra 1952'de yeniden üniversiteye dönebildi. Daha sonra yanlış yaptığını söylemesi de üzerine düşen gölgelerin sona ermesini sağlamamıştır, ancak bununla birlikte onun teorik çalışmalarının değeri her zaman kendini buna rağmen korumuş ve felsefe açısından önemli yerini muhafaza etmiştir.

Heidegger'in felsefi çalışmalarında hocası Edmund Husserl'in ve fenomenoloji felsefesinin etkileri açıkca görülür. Buna bağlı olarak felsefe-dışı sayılan pek çok kavramı felsefeye taşıdı ve varoluşçu felsefecilerde (örneğin Kierkegaard'ın korku, umutsuzluk, kaygı vb. kavramlarla yaptığı gibi) görülen tarzda analizlere yöneldi ve bunları derinleştirdi. Kaygı, sıkıntı, merak,ölüm, korku gibi terimleri felsefe düzlemine taşıdı. Fenomenolojiyi Varlık sorunu bağlamında yeniden yorumladı ve kullandı. Heidegger'in Husserl etkisi ile kendine özgü bir varoluşçu felsefe oluşturduğunu söylemek mümkündür. Diğer taraftan Heidegger, kendi felsefesinin Sartre tarafından yanlış anlaşıldığını ve varoluşçuluğun düşüncesini açıklamak için doğru bir terim olmadığını belirtmiştir.

Heidegger'ın düşüncesine göre, insan bu dünyaya öylece bırakılmıştır. Bu bırakılmışlık fikri birkaç yönden varoluşçu felsefenin temel argümanlarını sürdürür ve derinleştirir. Varoluşa bırakılmışlığı ile insan kendi varlığını oluşturma özgürlüğüne zorunlu olarak bırakılmıştir aslında. Ama başlangıçta, bırakılışın kendisi bir özgürlük yokluğudur -sondaki ölümün kaçınılamazlığı gibi.

İnsan, varoluşun ortasına öylece, orada bir varlık olarak (Dasein) atılmıştır. Bu bir tercih ya da seçimin sonucu değildir. Ve insan, bu bırakılmışlık içinde tercihler ve seçimleriyle kendi yaşamını ileriye dogru kurar. Burada zorunlu bir özgürlük deneyimi söz konusudur. İnsan kendi varlığını gerçekleştirmek üzere sürekli seçimler ve tercihler yapmak durumundadır, yani özgürlüğünü gerçekleştirmek zorundadır. Ölüme kadar. Heidegger'in felsefesinde ölüm fikri, bu bakımdan önemli bir yer tutar. İnsan, bırakılmışlığında ölüme yazgılıdır ve varoluşunu buna göre gerçekleştirmelidir.

Heidegger ayrıca, genel anlamda söylenecek olursa, teknik'in gelişimiyle birlikte şekillenen dünyanın eleştirisini yapmaya yönelmiştir ve modern dünyada buna karşı düsüncenin görevlerini belirlemeye calışmıştır. "Varlık sorusu", onun tüm felsefi çalışmalarinin özü ve özetidir. Bu çalışma varlık'ın unutulmuşluğuna yapılan bir itirazla başlar ve devam eder. Kant, Hegel ve Husserl'den etkilendiğini belirtmenin yanı sıra, Nietzsche ile girdiği eleştirel ilişkinin de belirtilmesi gerekir. Heidegger, yapısalcılığa benzer ama başka bağlamlarda Dil konusunu felsefeye temel bir kategori olarak sokmuştur. Onun bütün felsefi kategorileri dil dolayımıyla işlerlik kazanır.

"Dil Varlık'ın evidir", der Heidegger.

Sartre ve Camus başta olmak üzere varoluşçu felsefeciler ve ayrıca yapısalcılık ve varlık felsefesi gibi diğer felsefe akımları da çalışmalarında onunla açık ya da örtük diyalog halinde olmuşlardır. Daha sonra çalışmaları, özellikle dil dolayımlı analizleri ve felsefenin metafizik olarak eleştirisi mantığı, postmodern felsefenin gelişiminde önemli köşe taşları olacaktır.

Martin Heidegger'in Varlık ve Zaman Anlayışı

Martin Heidegger, 20. yüzyıl düşüncesine en fazla etkide bulunan felsefecilerden biridir. Hayatı boyunca "Varlık'ın Anlamı Nedir?" sorusuna yanıt aramış, düşüncesini bu soru çerçevesinde yoğunlaştırarak, felsefe tarihini incelemiştir. "Varlık'ın Anlamı Nedir?" sorusuna sistematik bir yanıt verebilmesi onun engin felsefe tarihi bilgisine bağlıdır. Yıllarca Antik Çağ üzerine verdiği ders ve seminerler onun varlık karşısındaki tutumuna yön vermiştir.
 
Felsefe tarihindeki uzun süren varlık incelemesi ve varlık kavramı üzerine yaptığı etimolojik araştırmalar onu, Sokrates öncesi doğa felsefecilerine yöneltmiştir. Heidegger, doğa filozoflarının varlığı önsel ve dolaysız bir biçimde kavradıklarını ileri sürmüştür. Fakat Platon'la birlikte varlığın önsel ve dolaysız kavranışı, metafiziğin etkisi sonucu üstünü kapanmış ve örtüsünün altına gizlenmiştir. Heidegger'e göre, Platon , Batı metafiziğinin de başlatıcısı olmuştur. Felsefe, artık metafiziğin varlığı açıklama evrenidir.

Aristoteles'le devam eden bu metafizik varlık anlayışı Orta Çağ'da, dinsel anlam kazanarak, İlahî Varlık alanına dönüşmüştür. Descartes'la başlayan Modern Batı Felsefesinin, varlığı epistemoloji temelli bir metafizik anlayışla ele aldığını ileri süren Heidegger, en büyük karşı çıkışını Kartezyen geleneğe yapmıştır.

Heidegger'in amacı, Kartezyen geleneğe bağlı olan epistemoloji temelli düalist varlık anlayışını yeniden yorumla*** (tahrip ederek), yerine ontoloji temelli varlık kuramı geliştirmekti. Bu amacını Varlık ve Zaman adlı eserinde gerçekleştirerek çağımızın varlık kuramlarını etkiledi.

Martin Heidegger'i anlamak ve onun çağımızdaki konumunu belirlemek için ondan önceki felsefî gelişmeleri de anlamak gerekir. Özellikle Descartes'la başlayan felsefe ve sonraki gelişmeler varlık bağlantısı içinde yorumlanmalıdır. Descartes'ı modern felsefenin kurucusu ve babası yapan nedir? Descartes felsefesinde ne vardı ki felsefenin akışı ve bakış açısı değişti? Niçin modern felsefeyi Descartes'la başlatıyoruz da Bacon, Galileo, Kopernik ya da Kepler'le başlatmıyoruz? Descartes'ı Descartes yapan nedir? Yanıt tek kelimeyle "cogito" dur. Çünkü Descartes sonrası tüm filozoflar, felsefenin temeline cogito'nun değişik formlarını ko***, felsefe yapmaya başladılar. Bunlar Spinoza, Leibniz, Locke, Hume, Berkeley, Kant, Fichte, Schelling, Hegel, Dilthey ve Husserl'dir. Heidegger'e göre, bu geleneği ilk defa cesurca tartışan ve reddeden son Batı metafizikçisi Nietzsche'dir.

Cogito'nun temele alınması ve bunun bilgi kuramsal bir ontoloji ile açıklanma çabası aynı zamanda bilimleri de ön plana çıkarttı. Çünkü cogito'da hiç sarsılmadan ve açık olarak var olan kesinlik, bilimlere matematik öğelerin kesinliği olarak yansıdı. Matematiğin doğruluğu, kesinliği, değişmezliği ve evrenselliği kendini bilimlerin yasalarındaki matematik ifadelerde buldu. Kartezyen gelenekle başlayan cogito merkezli felsefe ve bilim anlayışları 17. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına kadar devam etti.

Cogito, Spinoza'da Bir, Leibniz'de monad, empiristlerden Locke ve Hume'da içi boş levha olan özne, Berkeley'de ruh, Kant'ta transendental özne, Fichte ve Schelling'te Ben ve son olarak Hegel'de de Mutlak Tin oldu. Tüm modern filozoflar cogito'yu öznenin değişik formları olarak kavrayıp onu açıklamaya çalıştılar. Heidegger'e göre, tüm modern felsefe aslında cogito felsefesinden ve epistemolojik felsefeden başka bir şey değildir.

NEDEN VARLIK?

'Varlık' terimi çeşitli karşıtlıkları içerir. O, ilk olarak bilgi ve bilim ile çelişir. Heidegger'in zamanındaki ve daha önceki birçok filozof, özellikle de, Kant'ı takip ettiğini iddia edenler, "ne bilebiliriz?" ve "bilimlerin temelleri nelerdir?" gibi soruları sorarak, temelde epistemolojiyle ya da bilgi kuramıyla ilgilendiler. Heidegger epistemolojiye karşıydı. Bilgi kuramı sürekli bıçağını biler, fakat bir türlü işe başlayamazdı. Bilgi, özellikle bilimin sistematik bilgisi bir taraftan bilen, diğer taraftan hakkında bilinmek istenen obje ya da objeler alanı arasında bir bağlantıyı içerir. 

Fakat tüm bu felsefeler bir şeyi unutmuştu. Unutulan zaman'dı. Cogito'nun tüm formlarında zaman ya göz ardı edildi, ya cogito'nun içine ya da cogito'nun dışına konuldu. Hiçbir biçimde, zaman ve cogito birlikte kavranılmadı. Bu bir eksiklikti, bu Dasein'ın kendisini gizlemesi, üstünü örtmesi ve kendisini yanlış yorumlamasından başka bir şey değildi. O halde "Varlık'ın anlamı" yeniden sorgulanmalıydı. Heidegger'e göre, ilk defa Kant, cogito'yu zamanla birlikte ele aldı. Fakat Kant, kartezyen geleneğe olan aşırı sadakati sonucu zamanın, "Varlık'ın anlamı" olduğunu göremedi. Kant sonrası felsefeler, cogito'nun değişik formlarını ele alıp açıklamaya devam ettiler. 19. yüzyıl felsefe akımlarından Alman romantiklerinin temsilcileri Fichte, Schelling ve Hegel cogito merkezli kuramlarını iyice kavramlaştırıp, soyutla*** "Varlık'ın anlamını" mutlak tinde aradılar. Zamanı da mutlak tinin açılımında ortaya çıkan tarih kavramıyla açıkladılar. 19. yüzyılın diğer bir felsefe akımı olan pozitivizm ise, zamanı nesnel bir yorumla ele alarak fiziksel olanla ilişkilendirdi. Sonuçta 19. yüzyıl felsefeleri zaman ve varlığın birbirleriyle olan bağlantısını kavramaktan çok uzak kuramlar ortaya koydular.

Heidegger, 19. yüzyılın sonlarına damgasını vuran bir Danimarkalı ve üç Alman filozofuyla birlikte başlayan yaşam felsefesi anlayışının, epistemoloji temelli kartezyen geleneğini yerinden sarstığını öne sürer. Bunlar, Kierkegaard, Dilthey Nietzsche ve Husserl'dir. 

Kierkegaard'ın Hegel'in sistem felsefesini eleştirmesi ve bireyin önemini vurgulaması, Dilthey'in tin bilimlerine önem vermesi sonucu yaşam ve tarih kuramlarını geliştirmesi ve Nietzsche'nin Batı metafiziğini ve kartezyen geleneği acımasızca eleştirmesi, Heidegger'in görüşlerini derinden etkilemiştir. 

Husserl'in fenomenolojik yöntemini kendine örnek alan Heidegger, varlık felsefesinin ancak fenomenolojik yöntem ile olabileceğini ileri sürmüştür.

20. yüzyıl artık kartezyen geleneğin terk edildiği yüzyıldır. Önce yaşam ve tarih felsefesi, kartezyen geleneği eleştirmeye başladı. Daha sonra varlık felsefesi, kartezyen geleneği tamamen reddetti. Heidegger'e göre, artık cogito merkezli felsefeler yerini varlık merkezli felsefelere bırakmalıdır. Bunun için epistemoloji temelli veya kartezyen geleneğe bağlı varlık felsefelerinden vazgeçilmelidir. Çünkü felsefenin Varlık'ı sorgulaması ve anlaması, epistemoloji ile olamaz. Felsefenin konusu, temel ontolojidir.

"Varlık'ın anlamı nedir?" sorusu, temel ontolojinin sorguladığı tek sorudur. Böyle bir soru da ancak kendisinde Varlık'ı açabilecek bir var olanın sorabileceği sorudur. Kendisini kendinde Varlık olarak açan tek varlık Dasein'dır. 

O halde, temel ontolojinin, yani felsefenin görevi, Dasein'ın Varlık'ını serimleyerek, Varlık'ı açığa çıkarmaktır. 

Varlık'ı açmanın yöntemi, fenomenolojidir. Dasein'ın var oluşunun analitik serimlenmesinde Varlık'ın anlamının zaman olarak ortaya konulması fenomenolojinin görevidir. Heidegger'e göre, ontoloji, yalnızca fenomonoloji ile olanaklıdır.

Kaynaklar: tr.wikipedia.org, Heidegger'de Varlık ve Zaman; A. Kadir Çüçen (Giriş Bölümü)


Ekleyen:Ümit SERT
Kaynak:(Alıntıdır)
Aradığınız Dokümanı Bulamadıysanız, Farklı Araştırmalar Yapmak İstiyorsanız Site İçi Arama Yapabilirsiniz!

Ödev ve Araştırmalarınız için www.arsivbelge.com Sitesinde Kaynak Arayın:

Ödev ve Araştırmalarınız için Arama Yapın:
     Benzer Dokümanları İnceleyin
İngilizcede Zaman Kipleri - Tenses(5365)

Ağırlık, Uzunluk, Zaman, Takvim ve Sıvı(5361)

Varlık Vergisi Kanunu(5361)

Almancada Geçmiş Zaman(5359)

          Tanıtım Yazıları
      
Türkçe İtalyanca ve Almanca Cümle Çevirisi İçin Birimçevir Sitesi

Esenyurt, Beylikdüzü ve Kartal Bölgelerinde Satılık Daire İlanları

Belge Çevirisi

Siz de Tanıtım Yazısı Yayınlamak İçin Tıklayın

Diğer Dökümanlarımızı görmek için: www.arsivbelge.com tıklayın.          

Siz de Yorum Yapmak İstiyorsanız Sayfanın Altındaki Formu Kullanarak Yorum Yazabilirsiniz!

Yorum Yaz          
Öncelikle Yandaki İşlemin Sonucunu Yazın: İşlemin Sonucunu Kutucuğa Yazınız!
Ad Soyad:
          
Yorumunuz site yönetimi tarafından onaylandıktan sonra yayınlanacaktır!