DÝL ( Ziya Gökalp / Türkleþmek Ýslamlaþmak Muasýrlaþmak )
Cismin uzunluðu, geniþliði, derinliði olduðu gibi toplumsal vicdanýn da üç boyutu var: Milletçilik, ümmetçilik, çaðdaþçýlýk. Bu teklifin ne derece doðru olduðunu önce toplumsal vicdanýn aksettiði aynalardan biri olan dilde arayacaðým.
Dilimiz elli altmýþ seneden beri geniþlemek yolunu tutmuþtur. Çaðýnýþýklarýülkemize girdikçe gözümüz yeni aletler, zihnimiz yeni kavramlar görmekte devam ediyor. Bunlar isimsiz kalamayacaðý için her gün birçok yeni kelimelerle dilimiz zenginleþiyor. Çaðýn temsilcisi olan milletlerin gazetelerinden, kitaplarýndan tercümeler yapýyoruz. Bu suretle irfanýmýzda mevcut olmayan birçok yeni manalar kelime hazinemizden yeni kelimelerin yapýlmasýný istiyor.
Dilimiz geliþmiþ dillerle karþýlaþtýkça sanki kelime kelime olacak þekilde onlarýn taklidini yapýyor. Bazen hurdebîn (mikroskop), dürbîn (teleskop), þaheser (chef d’Oevre), mefkûre (ideal) kelimelerinde olduðu gibi kelimenin yapýsýna uygun taklitler yapýyor. Bazý kere de tayyare (aeroplan), tekâmül (evolution),meþrûtiyet (constitution), bediîyât (estetik) tabirlerinde olduðu gibi manevîtaklitler türetiyor.
Dilimizin bu görülen yönelimi bize þunu gösteriyor: Bir zaman gelecek ki, Türkçemiz Fransýz, Ýngiliz, Alman dillerindeki bütün kelimelerin karþýlýklarýna sahip olacaktýr.
Söylenilmiþ söz, þahsa ait sözün ifadesi olduðuna göre çaðýn, kavramlardan meydana gelen manevî bir dili vardýr ki, her dil ona uymak mecburiyetindedir. O halde Türkçe ne zaman bu ihtiyacý karþýlarsa o vakit çaðdaþlaþmýþ, çaða uyma yoluyla yapacaðý geniþlemeyi tamamlamýþ sayýlabilir.
Dilimize giren kelimeler üççeþittir:
1)Yabancý dillere ait kelimeler.
2)Arapça ve Acemceden yapýlan yahut alýnýp kabul edilen kelimeler.
3)Türkçeden yeni yapýlan yahut Türkçeleþtirilen kelimeler.
Birinci çeþit kelimeler dilimize kaçak yolla giriyor. Dilimizin ifade güzelliði bu kelimeleri dilden atarak yerlerine terim iseler Arapça yahut Farsçadan, konuþma dilinden kelime iseler Türkçeden karþýlýklar buluyor.
Terimlerin karþýlýklarýný Arapça yahut Farsçadan yaparak yabancý kelimeleri kabul etmemek kabiliyeti Türkçeye has deðildir. Bütün Ýslam dilleri bu karakterde ortaktýr. Dinî tabirlerde ve dinden türeyen diðer ilimlere ait terimlerde esasen birleþen bu diller, bu birliði yeni terimlerde de muhafaza etmek zorundadýr.Çünkü mesela Rusya’daki Türkler terimlerini Rusçadan, Çin’deki Türkler Çinceden, biz Fransýzcadan alacak olursak, Türkçelerimiz birbirinden uzaklaþýr. Hâlbuki Arapça ve Farsçadan yahut Türkçeden alýrsak, tersine birbirine yakýnlaþýr. Hýristiyanümmetinin terimleri Yunanca ve Latinceden alýnmýþtýr. Ýslam dilleri bu terimleri aynen almakla ayný zamanda kendi ümmetliðini kaybetmekten korkuyor.
Bununla birlikte Ýslam dilleri terimleri Arapça yahut Farsçadan almakla ümmet birliðine ait vazifelerini yerine getirmiþ olmaz. Bu terimler her dilde baþka köklerden yapýlýrsa istenilen birlik elde edilmeyeceði için, dilin ümmetçiliði eksik kalýr. Bundan dolayýdýr ki, diðer Ýslam dillerinin kabul etmiþ olduðu yahut kabul edebileceði kelimeleri arayýp bulmak suretiyle terim yapmamýz gerekir. Bu maksadý elde etmek için Ýslam ümmetine baðlý her dilde terim yapmakla uðraþan cemiyetler kurulmalý, bu cemiyetler belirli zamanlarda terim kongreleri suretinde toplanmalýdýr.
Ýslam dillerinin bütün terimleri bu kongreler yoluyla beraberce belirttikten sonra, artýk dilimize ümmet yolundan gelecek geniþlemesini tamamlamýþ, yani Ýslamlaþmýþ gözüyle bakabiliriz.
Dilimiz Ýslam ümmetinin genel dili olan bir terimler sözlüðüne sahip olduktan sonra Arapça ve Farsçadan da sakýnmak zorundadýr. Çünkü Türkçeye giren Arapça, Farsça kelimeler terimlerle sýnýrlanmýþ deðildir. Birçok lüzumsuz Arapça, Farsça konuþma dili kelimeleri de dilimize girmiþtir. Hatta bu iki dilin Türkçeye etkisi yalnýz kelimeler vermekten de, ibaret deðildir. Arapça, Farsça tamlamalar, edatlar da Türkçeye girmiþ, Türk dilbilgisini bu iki dilin kurallarýyla bir karýþým haline getirmiþtir.
Dilimizi mana bakýmýndan çaðdaþlaþtýrmak, terimler bakýmýndan Ýslamlaþtýrmak gerektiði gibi, dil bilgisi, imlâ hususlarýnda Türkleþtirmek lazýmdýr. Türkçede terimlerin dýþýndaki bütün kelimeler mümkünse Türkçe olmalý yahut Türkçeleþmiþbulunmalý. Arapça, Acemce tamlamalar, çokluklar, edatlar, çekilmiþ fiil þekilleri dilimizden çýkarýlmalý, “þu’ara-yý cedide” diyeceðimize “yeni þairler”, “edebiyat-ýTürkiyye”diyeceðimize ‘Türk Edebiyatý“, “tabiiyyet” yerine “tabiîlik”, “serbesti” yerine “serbestlik”, “mûciz bir muharrir” yerine “icaza bir muharrir”, “mûciz bir ifade”yerine “icâzlý bir ifade” demeliyiz. Bununla birlikte, Türkçeleþtirmeyi sadece konuþma dili kelimelerine uygulamak da doðru deðildir. Mümkünse, bütün terimleri de Türkçe kelimelerden yapmak daha iyidir. Fakat imkân olmazsa, terimlerimizin Fransýzca yahut Rusça olacaðýna Arapça ve Acemce olmasý daha hayýrlýdýr. Herhalde bütün Müslümanlar arasýnda olmasa bile bütün Türkler arasýnda -konuþma dili kelimeleri gibi- terimlerin de ortak olmasý, yani bütün Türklerinortak bir edebiyat vspan style=”font-size: 11.0pt; font-family: ‘Verdana’,'sans-serif’; mso-fareast-font-family: ‘Times New Roman’; mso-bidi-font-family: ‘Times New Roman’; letter-spacing: -.1pt;”e ilim diline sahip olmasýçok gereklidir.
O halde, dilimizi Türkçeleþtirirken aðýr aðýr bütün soydaþlarýmýzýn anlayacaðý genel bir Türkçeye doðru gitmek gerektiðini de unutmamalýyýz. Fikrimizin özünü ortaya koyalým:
Yeni kavramlar çaðýn, terimler ümmetin, konuþma dili kelimeleri milletin konuþmasýdýr.
Türkçe içtimaî vicdanýmýzýn bu üç safhasýna bütünüyle uygun hassas bir ayna olmadýkça, kuruluþunu tamamlamýþ ve mükemmelleþmiþ bir dil sayýlamaz.
Cismin uzunluðu, geniþliði, derinliði olduðu gibi toplumsal vicdanýn da üç boyutu var: Milletçilik, ümmetçilik, çaðdaþçýlýk. Bu teklifin ne derece doðru olduðunu önce toplumsal vicdanýn aksettiði aynalardan biri olan dilde arayacaðým.
Dilimiz elli altmýþ seneden beri geniþlemek yolunu tutmuþtur. Çaðýnýþýklarýülkemize girdikçe gözümüz yeni aletler, zihnimiz yeni kavramlar görmekte devam ediyor. Bunlar isimsiz kalamayacaðý için her gün birçok yeni kelimelerle dilimiz zenginleþiyor. Çaðýn temsilcisi olan milletlerin gazetelerinden, kitaplarýndan tercümeler yapýyoruz. Bu suretle irfanýmýzda mevcut olmayan birçok yeni manalar kelime hazinemizden yeni kelimelerin yapýlmasýný istiyor.
Dilimiz geliþmiþ dillerle karþýlaþtýkça sanki kelime kelime olacak þekilde onlarýn taklidini yapýyor. Bazen hurdebîn (mikroskop), dürbîn (teleskop), þaheser (chef d’Oevre), mefkûre (ideal) kelimelerinde olduðu gibi kelimenin yapýsýna uygun taklitler yapýyor. Bazý kere de tayyare (aeroplan), tekâmül (evolution),meþrûtiyet (constitution), bediîyât (estetik) tabirlerinde olduðu gibi manevîtaklitler türetiyor.
Dilimizin bu görülen yönelimi bize þunu gösteriyor: Bir zaman gelecek ki, Türkçemiz Fransýz, Ýngiliz, Alman dillerindeki bütün kelimelerin karþýlýklarýna sahip olacaktýr.
Söylenilmiþ söz, þahsa ait sözün ifadesi olduðuna göre çaðýn, kavramlardan meydana gelen manevî bir dili vardýr ki, her dil ona uymak mecburiyetindedir. O halde Türkçe ne zaman bu ihtiyacý karþýlarsa o vakit çaðdaþlaþmýþ, çaða uyma yoluyla yapacaðý geniþlemeyi tamamlamýþ sayýlabilir.
Dilimize giren kelimeler üççeþittir:
1)Yabancý dillere ait kelimeler.
2)Arapça ve Acemceden yapýlan yahut alýnýp kabul edilen kelimeler.
3)Türkçeden yeni yapýlan yahut Türkçeleþtirilen kelimeler.
Birinci çeþit kelimeler dilimize kaçak yolla giriyor. Dilimizin ifade güzelliði bu kelimeleri dilden atarak yerlerine terim iseler Arapça yahut Farsçadan, konuþma dilinden kelime iseler Türkçeden karþýlýklar buluyor.
Terimlerin karþýlýklarýný Arapça yahut Farsçadan yaparak yabancý kelimeleri kabul etmemek kabiliyeti Türkçeye has deðildir. Bütün Ýslam dilleri bu karakterde ortaktýr. Dinî tabirlerde ve dinden türeyen diðer ilimlere ait terimlerde esasen birleþen bu diller, bu birliði yeni terimlerde de muhafaza etmek zorundadýr.Çünkü mesela Rusya’daki Türkler terimlerini Rusçadan, Çin’deki Türkler Çinceden, biz Fransýzcadan alacak olursak, Türkçelerimiz birbirinden uzaklaþýr. Hâlbuki Arapça ve Farsçadan yahut Türkçeden alýrsak, tersine birbirine yakýnlaþýr. Hýristiyanümmetinin terimleri Yunanca ve Latinceden alýnmýþtýr. Ýslam dilleri bu terimleri aynen almakla ayný zamanda kendi ümmetliðini kaybetmekten korkuyor.
Bununla birlikte Ýslam dilleri terimleri Arapça yahut Farsçadan almakla ümmet birliðine ait vazifelerini yerine getirmiþ olmaz. Bu terimler her dilde baþka köklerden yapýlýrsa istenilen birlik elde edilmeyeceði için, dilin ümmetçiliði eksik kalýr. Bundan dolayýdýr ki, diðer Ýslam dillerinin kabul etmiþ olduðu yahut kabul edebileceði kelimeleri arayýp bulmak suretiyle terim yapmamýz gerekir. Bu maksadý elde etmek için Ýslam ümmetine baðlý her dilde terim yapmakla uðraþan cemiyetler kurulmalý, bu cemiyetler belirli zamanlarda terim kongreleri suretinde toplanmalýdýr.
Ýslam dillerinin bütün terimleri bu kongreler yoluyla beraberce belirttikten sonra, artýk dilimize ümmet yolundan gelecek geniþlemesini tamamlamýþ, yani Ýslamlaþmýþ gözüyle bakabiliriz.
Dilimiz Ýslam ümmetinin genel dili olan bir terimler sözlüðüne sahip olduktan sonra Arapça ve Farsçadan da sakýnmak zorundadýr. Çünkü Türkçeye giren Arapça, Farsça kelimeler terimlerle sýnýrlanmýþ deðildir. Birçok lüzumsuz Arapça, Farsça konuþma dili kelimeleri de dilimize girmiþtir. Hatta bu iki dilin Türkçeye etkisi yalnýz kelimeler vermekten de, ibaret deðildir. Arapça, Farsça tamlamalar, edatlar da Türkçeye girmiþ, Türk dilbilgisini bu iki dilin kurallarýyla bir karýþým haline getirmiþtir.
Dilimizi mana bakýmýndan çaðdaþlaþtýrmak, terimler bakýmýndan Ýslamlaþtýrmak gerektiði gibi, dil bilgisi, imlâ hususlarýnda Türkleþtirmek lazýmdýr. Türkçede terimlerin dýþýndaki bütün kelimeler mümkünse Türkçe olmalý yahut Türkçeleþmiþbulunmalý. Arapça, Acemce tamlamalar, çokluklar, edatlar, çekilmiþ fiil þekilleri dilimizden çýkarýlmalý, “þu’ara-yý cedide” diyeceðimize “yeni þairler”, “edebiyat-ýTürkiyye”diyeceðimize ‘Türk Edebiyatý“, “tabiiyyet” yerine “tabiîlik”, “serbesti” yerine “serbestlik”, “mûciz bir muharrir” yerine “icaza bir muharrir”, “mûciz bir ifade”yerine “icâzlý bir ifade” demeliyiz. Bununla birlikte, Türkçeleþtirmeyi sadece konuþma dili kelimelerine uygulamak da doðru deðildir. Mümkünse, bütün terimleri de Türkçe kelimelerden yapmak daha iyidir. Fakat imkân olmazsa, terimlerimizin Fransýzca yahut Rusça olacaðýna Arapça ve Acemce olmasý daha hayýrlýdýr. Herhalde bütün Müslümanlar arasýnda olmasa bile bütün Türkler arasýnda -konuþma dili kelimeleri gibi- terimlerin de ortak olmasý, yani bütün Türklerinortak bir edebiyat ve ilim diline sahip olmasýçok gereklidir.
O halde, dilimizi Türkçeleþtirirken aðýr aðýr bütün soydaþlarýmýzýn anlayacaðý genel bir Türkçeye doðru gitmek gerektiðini de unutmamalýyýz. Fikrimizin özünü ortaya koyalým:
Yeni kavramlar çaðýn, terimler ümmetin, konuþma dili kelimeleri milletin konuþmasýdýr.
Türkçe içtimaî vicdanýmýzýn bu üç safhasýna bütünüyle uygun hassas bir ayna olmadýkça, kuruluþunu tamamlamýþ ve mükemmelleþmiþ bir dil sayýlamaz.
kaynak: sozkonusu.net |