Araştırma ve ödevleriniz için her türlü kaynağı ve dokümanı En Geniş Araştırma ve Ödev Sitesi: www.arsivbelge.com ile bulabilir ve İsterseniz siz de kendi belge ve çalışmalarınızı gönderebilirsiniz!
Her türlü ödev ve dokümanı
www.arsivbelge.com ile kolayca bulabilirsiniz!

Araştırmalarınız için Arama Yapın:


Araştırmalarınız için Arama Yapın:

  
                    

Günümüz Dünya Sorunları Hakkında
www.arsivbelge.com
Günümüzdeki Dünya Sorunları Nelerdir? - Hakkında BilgiGünümüz Dünya Sorunları Hakkında dokümanıyla ilgili bilgi için yazıyı inceleyebilirsiniz. Binlerce kaynak ve araştırmanın yer aldığı www.arsivbelge.com sitemizden ücretsiz yararlanabilirsiniz.
Günümüz Dünya Sorunları Hakkında başlıklı doküman hakkında bilgi yazının devamında...
Ödev ve Araştırmalarınız için binlerce dokümanı www.arsivbelge.com sitesinde kolayca bulabilirsiniz.

Günümüz Dünya Sorunları Nelerdir? - Dünya Sorunları Kitabı Hakkında Bilgi

DÜNYANIN ÇEŞİTLİ SORUNLARI:

1- Küresel Isınma

2- Çevre Kirliliği

3- Açlık ve Yoksulluk

4- Bulaşıcı Hastalıklar

5- Obezite

6- Terör

7- Uyuşturucu Madde Bağımlılığı

8- Şiddet ve Taciz

 

Bu Sorunlar Hakkında Bilgi:

1- Küresel Isınma

Küresel ısınma, insan faaliyetleri sonucu atmosfere verilen gazların sera etkisi yaratması sonucunda, dünya atmosferi ve okyanuslarının ortalama sıcaklıklarında belirlenen artışa verilen isimdir.

Küresel ısınmaya, atmosferde artan sera gazlarının neden olduğu düşünülmektedir. Karbondioksit, su buharı, metan gibi bazı gazların, güneşten gelen radyasyonun, ısıyı soğutarak yerkürenin fazlaca ısınmasına yol açtığı ileri sürülmektedir.
Günümüzde bilim çevreleri, küresel ısınmada başrolü atmosferdeki karbondioksit oranının artmasının oynadığı ifade edilmektedir.

2- Çevre Kirliliği

Çeşitli kaynaklardan çıkan katı, sıvı ve gaz halindeki maddelerin hava, su ve toprakta yüksek oranda birikmesi, çevre kirliliği oluşmasına neden olmaktadır. Hızla artan dünya nüfusunun ihtiyaçlarının karşılanması için teknolojinin gelişmesine bağlı olarak endüstrileşmenin de artması gerekmektedir. Bu artış beraberinde var olan doğal kaynakların hızla tükenmesine neden olmaktadır.
Çevre Kirliliğinin Genel Nedenleri

•Hızlı nüfus artışı,
•Plansız kentleşme,
•Plansız endüstrileşme 
•Doğal kaynakların hoyratça kullanılması

Son yıllarda teknoloji ve sanayinin hızla gelişmesi, çevre sorunlarının da artmasına sebep olmuştur. Artan nüfusla birlikte devreye giren altyapılar, faaliyete geçtikleri günde bile yetersiz kalmaktadır. Bu plansız endüstrileşme ve sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel savaşlar, verimi arttırmak amacıyla tarımda kimyasal maddelerin bilinçsizce kullanılmasıyla birlikte, gerekli çevresel önlemler alınmadan ve arıtma tesisleri kurulmadan yoğun üretime geçen sanayi tesisleri, çevre kirliliğini tehlikeli boyutlara çıkarmıştır. Yapılan araştırmalar dünyadaki mevcut çevre kirliliğinin % 50' sinin, son 35 yılda meydana geldiğini ortaya koymaktadır. Hızlı nüfus artışı, çevre sorunlarına önemli bir kaynak teşkil etmektedir. Türkiye, OECD ülkeleri arasında en yüksek nüfus artış oranına sahiptir.

Birleşmiş Milletler'in yaptığı nüfus tahminlerine göre, Türkiye nüfusunun 2025 yılında 92 milyona yükselmesi beklenmektedir. Bu durum ülkemizin bugün olduğu kadar, gelecekte de çevre sorunları ile karşı karşıya kalacağının bir göstergesidir.

Çevre Sorunları Nelerden Kaynaklanmaktadır?

•Göçler ve düzensiz şehirleşme,
•Kişi başına kullanılan enerji, su, kağıt, kömür vb. artışı,
•Ormanların tahribi, yangınlar ve erozyon,
•Aşırı otlatma ve doğal bitki örtüsünün tahribi,
•Konutlardaki ve işyerlerindeki ısınmadan kaynaklanan (özellikle kalitesiz kömür kullanımı) hava kirliliği,
•Motorlu araçlar ve deniz araçları, Maden, kireç, taş ve kum ocakları,
•Gübre ve zirai mücadele ilaçları,
•Atmosferik olaylar ve doğal afetler
•Kanalizasyon sularının arıtılmaksızın alıcı ortamlara verilmesi ve sulamada kullanılması,
•Katı atıklar ve çöp,
•Sulak alanların ve göllerin kurutulması,
•Arazilerin yanlış kullanımı, Kaçak avlanma,
•Televizyon, bilgisayar, röntgen ve tıbbi cihazların yaygınlaşması ile meydana gelen radyasyon,
•Endüstriyel ve kentsel kaynaklı gürültü

3- Açlık ve Yoksulluk

Dünyada her yıl 11 milyon kişinin açlık veya yetersiz beslenme yüzünden öldüğü tahmin edilmektedir. 300 milyonu çocuk olmak üzere, 800 milyon açlığa maruz insanın 203 milyonu Güney Afrika'da, 519 milyonu Asya ve Pasifik'te, 53 milyonu Latin Amerika ve Karayipler'de, 33 milyonu ise Yakın Doğu ve Kuzey Afrika'da yaşamaktadır.

İnsanoğlunun tarih boyunca en büyük endişelerinden birini açlık sorunu oluşturmuştur. Dünyada açlık sorununun giderek derinleşmesinin ve bu konudaki endişelerin artmasının en önemli iki nedeni, küresel iklim değişikliğine bağlı olarak artan kuraklık ve bölgesel anlaşmazlıklardan doğan çatışmalardır. Dünyada açlıktan en çok etkilenen ülkelerin dörtte üçü savaşların tahrip ettiği ülkelerdir.

Sorunun Çözümüne Yönelik Öneriler
Açlık sorununun çözümü de, öteki tüm sorunlarda olduğu gibi, nedenlerin ortadan kaldırılmasına bağlıdır. Sorunun nedenleri arasında küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği ve kuraklık gibi, mücadele etmesi kolay olmayan, tek tek ülkelerin gücünü aşan, uluslararası kolektif çabalar gerektiren sorunlar olduğu kadar; kabile savaşları, iç çatışmalar, ülkeler arası savaşlar, kaynak israfı, silahlanma yarışı, içe kapanma ve korumacılık politikaları gibi nispeten daha kolay çözüm bulunabilir meseleler de bulunmaktadır.

4- Bulaşıcı Hastalıklar

Dünya Sağlık Örgütü, bulaşıcı hastalıkların tarihte görülmedik ölçüde hızlı yayıldıklarını bildirmektedir. Örgüt, "Daha Güvenli Bir Gelecek" adlı raporunda 1967'den bu yana hastalığa sebep olan 32 yeni mikrop ya da virüsün bulunduğunu belirtmektedir. HIV / AİDS, Ebola, Marburg, SARS, Kuş Gribi bunlardan bazılarıdır.
Dünya Sağlık Örgütü, ülkelerden, salgın hastalıkları gizlenmemesi, virüs örnekleriyle tedavi yöntemlerinin paylaşılmasını istediği raporda, dayanışma sağlanmaması halinde, büyük bir salgın hastalığın yıkıcı sonuçları olabileceği uyarısında da bulunmuştur.

5- Obezite

. ABD halkının 2/3 ünün kilolu, yaklaşık 12 milyonunun ise hastalık derecesinde şişman (morbid obez) olduğu biliniyor. 
. 2007 itibarı ile şişmanlık nedeni ile doğrudan ve dolaylı harcamanın 140 – 170 milyar dolar olduğu hesaplanıyor. 
. Her yıl yaklaşık 400.000 ABD vatandaşı obezite ile ilintili hastalıklar nedeni ile ölmektedir. 
. Son 10 yılda obezite oranı % 33 artmıştır. 2010 da önlenebilir ölüm nedenleri arasında sigara içiciliğini geçerek 1. neden olması beklenmektedir. 
. 20 yıl içinde dünyada ki en önemli sağlık sorunu olması beklenmektedir. 
. 1992 de ABD de 20.000 kilo verme cerrahisi yapılmışken bu sayı 2006 da 177.600 e çıkmıştır.
. Cerrahi kilo verme sonrası hastaların % 94 ü yaşam kalitesinde çok belirgin iyileşme bildirmektedir. 
. Çin'de 1989 da çocukluk dönemi obezite oranı % 1.5 iken batı tarzı beslenmenin yayılması ile 1997 de % 12.6 ya, erişkinlerde ise oran % 14.6 dan % 28.9 a çıkmıştır. 
. VKİ si 20 ile 24 arasında olan bir erişkine göre VKİ si > 35 olan bir erişkinin sağlık harcamaları % 44 artmaktadır. 
. Kilo verme cerrahisinde ölüm riski 1998 ile 2004 arasında % 78.7 azalarak, % 0.89 dan % 0.19 a inmiş aynı dönemde cerrahi sonrası kilo verme ile şişmanlığa bağlı ölümlerde % 89 azalma sağlanmıştır. 
. Aşırı şişman hastaların ancak 1/7 si ABD de normal yaşam beklentisi olan % 76.9 a ulaşıyor. 
. Şişmanlık, yaşam beklentisini, kadınlarda 9, erkeklerde ise 12 yıl kısaltıyor. 
. 1986 ile 2000 yılları arasında şişman (vki > 30) sayısı iki katına asırı şişman (vki > 40) dört katına, süper şişman (vki > 50) sayısı ise 5 katına çıkmıştır. 
. VKİ si > 30 olan kadınlarda meme kanseri riski VKİ si < 25 olan kadınlara göre % 31 artmaktadır. 
. ABD de kanser ölümlerinin erkeklerde % 14 kadınlarda ise % 20 sinin obezite ile ilintili olduğu gösterilmiştir. 
. Tip 2 diabet (insüline bağımlı olmayan şeker hastalığı) riski VKİ si > 30 olan kişilerde 60 ila 80 kat artmaktadır. 
. Aşırı şişmanlıkta yıllık ölüm riski şişman olmayan yaş ayarlanmış bir kişiye göre 40 kat artabilir. 
. İleri derecede şişman hastaların önemli bir bölümü durumunu; sağırlık, körlük yada konuşma bozukluğundan daha kötü olarak tanımlamaktadır.

6- Terör

Terör hem dünya genelinde hem de Türkiye’de çok büyük sorunlar yaratmıştır ve günümüzde de bu sorunlar hala devam etmektedir. Ülkemizdeki ve dünyadaki bu temel sorunun kavramsal olarak neyi ifade ettiğini, nasıl ortaya çıktığını, kimler tarafından gerçekleştirildiğini kısacası terörün önce dünya sonra da Türkiye tarihçesinden bahsetmek yararlı olacaktır.

Terör, siyasi amacı elde etmeye ve halkta belli düşünce ve davranışları benimsetmeye yönelik, halkta veya halkın belli bir kesiminde korku ve panik oluşturmak için zorlamayı ve şiddetin kullanılacağına ilişkin güncel tehdidi ifade etmektedir. Terör ile terörizm farklı kavramlardır. Terörizm; siyasal amaçlar için sistemli, örgütlü ve sürekli terör kullanmayı sistemleştiren bir strateji anlayışıdır.[1]

1789 Fransız Devrimi’nden sonra 1793 Konvansiyon döneminde Jakoben yönetimin uyguladığı sistematik şiddet politikası, hukuk ve siyaset gibi alanlarda terörizm kavramının ortaya çıkmasına yol açtı. Terörün vatanseverlikle eş değer biçildiği bu dönemde binlerce insan hapsedilmiş, on binlerce kişi idam edilmişti. 18. ve 19 yy. da toplumlarda bulunan hiyerarşik yapı (sınıfsal ayrım) ile terörün ezilen halkın zorba olan yönetime karşı yapılan ayaklanması olarak kendini meşrulaştıran iddiaları vardı. Soğuk Savaşın başlaması ile birlikte devletler terör örgütlerine ihtiyaç duymaya başladılar ve bu örgütleri birer pazarlık unsuru olarak kullandılar. Bu dönemde terörizm; kapitalist bloğun sosyalist ideolojinin yayılmasının engellenmesi ve sosyalist bloğun ise kendi ideolojilerini tüm insanlara yaymak için karşı bloğun bünyesinde yapılanmaya çalışmasıydı. Soğuk savaş bittiğinde devletler bu durumu değerlendirip uluslararası toplumu tehdit eden bu konuda, gerekli işbirliği içine girerek gereken tedbirleri alamadılar. 20. yy sonuna kadar terörizmin hedefi genel olarak devlet adamlarıyken (Ferdinand, John F. Kennedy, Indira Gandhi); bu hedef 21.yy da ise semboller(Dünya Ticaret Merkezi) olmuştur. Kuşkusuz bu zamana gelene kadar terörizmin niteliğiyle beraber terörizmde kullanılan silahlar da değişmiştir. 19. yy da pusu kurularak adam öldürmek, dinamit, el bombası kullanılırken; 20. yy da bu bubi tuzakları, kalaşnikof silahlar, gerilla taktiklerine dönmüştür. Bu dönemde ise; globalleşen dünyayla terörde küreselleşmiş ve teknolojiye ayak uydurmuştur.

Soğuk Savaş dönemi sonrasında ortaya çıkmaya başlayan ve 11 Eylül saldırıları ile iyice belirginleşen süreçte, uluslararası politikanın temel belirleyici aktörü terör olmuştur. 20.yy ortalarından itibaren güvenlik meseleleri gibi terörizm de daha transnational (ulus aşırı) bir hal almaya başladı.[2] Globalleşme ile birlikte devletlerin güvenlik tedbirleri artmıştır ve bu durum tüm dünya toplumunun güvenliğini derinden etkilemiş ve böylelikle uluslararası terörizmin bu denli yaygın olmasında başat rol oynamıştır. Terörün sınır aşan bir hal alması durumunda uluslararası terörizm ile karşı karşıya kalınır. 11 Eylül saldırıları sonucunda terörizmin uluslararası boyutlarda algılandığı, globalleşme ve terör algılarının birlikte ele alınarak uluslararası ilişkiler disiplinin birer parçası olduğunu analiz etmekteyiz. Uluslararası sistemde temel aktör olan devletin etkisinin son bulduğu, ulus devlet kavramını yıkmak ve bir takım bölgesel yeni devletler kurmak amacıyla bölgesel, ulusal veya küresel terör örgütleri; yeni kurulan dünya düzeninde etkisini belirgin bir şekilde gösterecektir Fakat günümüzde uluslararası terörizm terimi daha çok birden fazla devleti hedef alan veya birden fazla ülkede eş zamanlı birbirine benzer eylemlerde bulunan terörizmi ifade etmektedir.

Terörün dış destek olmadan varlığını devam ettiremeyeceği bilinen bir gerçektir. Günümüzde terör örgütleri; devletler, sivil toplum kuruluşları, bankalar, bireyler ve diğer organize suç örgütleri tarafından finanse edilmektedir. “Terörizm, hele hele uluslararası terörizm, mutlaka bir devletin himayesinde gerçekleşir. Terör bir taraftan da savaşın düşük yoğunluklu şekline bürünmüş halini yansıtır.”[3] Küresel terörizm ile uluslararası terörizm arasındaki fark şudur; uluslararası terörizm; devlet merkezli bir terördür. Devletle ilişkisi olan, devletle silahlı çatışmaya giren ve bu çatışmalar için başka bir devletin veya devletlerin desteklediğini alan terör gruplarının eylemleri uluslararası terörizm kapsamına girer. Örneğin; PKK, ETA gibi. Diğer taraftan; globalleşme (küreselleşme), bir anlamda devletin kendisini dışarıda (uluslararası alanda) tutan durumudur. Küresel terörde bunu yansıtır. Kendi çıkarları için mücadele eden sivil örgütleri de küresel terör kapsamına almamız gerekir. Örneğin; El-Kaide.

7- Uyuşturucu Madde Bağımlılığı

Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan 2010 Dünya Uyuşturucu Raporu’na göre; gelişmekte olan ülkelerde amfetamin tipi uyarıcılar ve reçeteli ilaçlar başta olmak üzere uyuşturucu madde kullanımı artmaktadır. Afganistan, And Ülkeleri gibi afyon ve kokain üreticisi ülkelerde bu maddelerin kullanımında azalma gözlenirken, Avrupa ülkelerinde kokain kullanımı son on yıl içinde 2 milyon kişiden 4,1 milyon kişiye çıkarak ikiye katlanmıştır. Aynı rapora göre; amfetamin benzeri uyarıcı maddelerin kullanım oranı dünya çapında 30-40 milyon kişiye ulaşmıştır. Ekstazi kullanımı Kuzey Amerika ve Asya ülkelerinde artış göstermektedir. 2010 Dünya Uyuşturucu Raporu’nun en altı çizilmesi gereken verilerinden biri; zengin ülkelerde yaşayan zengin insanlar bağımlılık tedavisine ulaşabilirken, yoksul ülkeler ve yoksul insanlar tedavi olanağına sahip olamamakta ve büyük bir sağlık sorunu ortaya çıkmaktadır. Rapora göre geçen yıl dünya çapında 20 milyon uyuşturucu bağımlısı bağımlılık tedavisi alamamıştır. Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi’nin (EMCDDA) raporuna göre 1990’lardan itibaren uyuşturucu kullanımının dramatik bir artış gösterdiği, günümüzde tüm Avrupalı yetişkinlerin neredeyse dörtte biri en az bir kez uyuşturucu kullandığı aktarılmaktadır. EMCDDA ya göre genç yetişkinlerin yaklaşık %2 ila %2,5’inin her gün veya neredeyse her gün esrar kullandığı, erkeklerde bu oranın çok daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir. Esrar kullanımında yaşam boyu yaygınlığın yetişkinlerin yaklaşık %22 si olduğu, bu oranın yaklaşık 74 milyon kişiye karşılık geldiği tahmin edilmektedir. Bu oranlar kokain için %3,9 (13 milyon kişi) ekstazi için %3,1 (10 milyon) ve Amfetaminler için ise %3.5 (12 milyon) dur.    Sorunlu opioid (afyon ve türevleri) kullanıcılarının sayısının 1,2 ila 1,5 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. Avrupa’da 15-39 yaşındaki Avrupalılar arasındaki tüm ölümlerin %4’ünden uyuşturucu kaynaklı ölümler sorumlu olduğu ve bunların yaklaşık üçte birinde opioidlere bağlı olduğu belirtilmektedir. Tüm tedavi taleplerinin %50’den fazlasında birincil uyuşturucunun opioid (afyon) türevleri olduğu, 2007 yılında yaklaşık 650.000 opioid kullanıcısı tedavisi gördüğü bildirilmektedir. Bu rapor Avrupa’nın uyuşturucu sorunun kalbinde bulunan iki madde olan eroin ve kokain kullanımında durumun iyileştiğine ilişkin bir işaretin bulunmadığının altını çizmektedir.
Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Madde İzleme Merkezi’nin verilerine göre; Türkiye İstatistik Kurumu tarafından 2006 yılında Türkiye genelinde 60 ilde 26000 okullu genç üzerinde yapılan araştırmaya göre, gençlerin %2,9’u son üç ay içinde uyuşturucu/uyarıcı madde kullandıklarını belirtmişlerdir. 2006-2007 yılları içinde Türkiye’de yatarak tedavi imkânı bulan 2853 kişinin %43,6’sı afyon ve türevleri, %36,3’ü ise esrar kullanımı nedeniyle tedavi görmüştür. Uyuşturucu madde kullanımının ve madde kullanımına bağlı ölümlerin yıllar içinde artış gösterdiği gözlenmektedir. Tüm bu verilere karşın, Türkiye’de alkol ve madde bağımlılığı tedavisinde özelleşmiş kamu ve özel sağlık kuruluşu sayısı son derece azdır.   
Uyuşturucu ticareti hakkında…
Ticareti yapılan, alınıp satılan sadece uyuşturucu maddeler değil; bireylerin ve toplumların sağlığı, refahı, moral değerleri ve bilinçleridir.
Teknolojinin gelişmesinden uyuşturucu ticareti yapanlar da yararlanmaktadır. Maddenin taşınması, hedef kullanıcılara ulaştırılması konusunda, haberleşmeden, seçilen güzergâhlara, kullanılan yöntemlere varıncaya değin, daha “teknolojik” ve rafine yöntemler kullanılmaktadır.
Yıllardır, ülkemizin narkotik ticaretinde bir “transit” ülke konumunda olduğu söylenmektedir. Ama unutulmamalıdır ki, madde, geçerken, geçtiği ülkede de “soluklanmakta”, geçtiği ülkelere de yüklüce bir miktar “bırakılmakta” ve bu uluslararası ticaretin yerli işbirlikçilerince, “geçişten” arta kalan maddeler, ülkemizde “iç piyasaya”, insanımıza sunulmaktadır.
Sorun sadece bir ülkenin değil; dünyanın sorunudur! Dolayısıyla, sadece bir ülkenin uygulamaya sokacağı önlemlerle değil, ulusların işbirliği içerisinde çözebileceği bir sorundur.
Uyuşturucu kullanımı hakkında…
Uyuşturucu kullanımı insan sağlığı için ciddi bir tehdittir. Uyuşturucu kullanımı, ölümlerin yanı sıra, yeti yitimlerine, yaşamların dramatik bir şekilde kararmasına, bireyin ve toplumun refah düzeyinin düşmesine; madde ile ilintili suç ve kazaların, enfeksiyon hastalıklarının artmasına yol açmaktadır.
 Ülkemizde uyuşturucu kullanımın önlenmesi ve azaltılmasına yönelik önlemlerin daha ciddiyetle ve samimiyetle ele alınması gereklidir. Bu amaçla;
 Madde bağımlılığı tedavi merkezlerinin sayısı ile bu kurumlarda çalışan personelin sayısı ve çeşitliliği artırılmalı ve eğitimli personellerin bu kurumlarda çalışması sağlanmalıdır. Madde bağımlılığı merkezlerinin tüm yurtta yaygınlaşması sağlanmalıdır.
 Dünyada uygulanan tüm ilaç ve tedavi yöntemlerinin ülkemizdeki madde kullanıcılarının hizmetine sunulması ve kullanılması sağlanmalıdır.
 Madde kullanımını bırakamayan kullanıcılara yönelik zarar azaltma programları devreye sokulmalıdır.
 Bilimsel temeli olan önleme etkinliklerinin sayısı artırılmalı, bu etkinlikler hazırlanırken bilimsel kuruluşların ve meslek örgütlerinin görüşleri alınmalıdır.
 Önleme etkinliklerin etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmalıdır. Önleme etkinliklerini yürütecek kuruluşlara destek verilmelidir.
 Uyuşturucu bağımlılığı bir suç değil, bir sağlık sorunudur. Tüm uyuşturucu bağımlılarının tedaviye ücretsiz ve hızla ulaşması sosyal devletin bir sorumluluğu olarak kabul edilmelidir.

8- Şiddet ve Taciz

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumunun (USAK) “Türkiye’de Kadına  Yönelik Şiddet Raporu”nda, Türkiye’deki verilerin yanı sıra çeşitli ülkelerde  yapılan araştırmaların sonuçlarına yer verildi.

Buna göre, kadın haklarının korunması konusunda yapısal yasal önlemlerin  olduğu Avrupa ve ABD’de de kadına yönelik şiddet oranları oldukça yüksek.

ABD Adalet Bakanlığı verilerine göre, ülke genelinde yapılan  araştırmalar, kadınların yüzde 55’inin hayatlarının bir döneminde şiddet  gördüğüne işaret ediyor.

Birleşmiş Milletler Dünya Kadınları 2010 Raporu’na göre ise Danimarka’da  kadınların yüzde 27’si, Almanya’da yüzde 25’i, Norveç’te yüzde 22’si hayatlarının  bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddet mağduru olduğunu dile getiriyor.

Dünya Sağlık Örgütünün tespitlerine göre, cinsel şiddet dünya genelinde  en yaygın şekilde kadınlara yönelik uygulanıyor.

Yapılan uluslararası araştırmalar, dünyada kadınların yaklaşık yüzde  20’sinin ve erkeklerin yüzde 5-10’unun çocukken cinsel şiddete maruz kaldığını  ortaya koyuyor. Japonya’da kadınların yüzde 15’i, Etiyopya’da yüzde 70’i  hayatlarının bir döneminde partnerlerinden fiziksel veya cinsel şiddet  gördüklerini belirtiyor. Bunun yanı sıra genel olarak dünyada yüzde 0,3 ile yüzde  11,5 oranları arasında kadın, bir yabancı tarafından cinsel şiddet gördüğünü  ifade ediyor.

Stratejik Araştırmalar Kurumunun raporunda, kadına yönelik şiddetin  yalnızca bir gelişmişlik sorunu olarak açıklanamayacağı belirtilirken, şiddetin  uluslararası düzenlemeler çerçevesinde önlem alınması gereken global bir problem  olduğu vurgulanıyor.

“SORUNUN ÇÖZÜMÜ, KADIN POLİTİKALARI”

Raporda, Türkiye’de kadına yönelik şiddetle ilgili düzenli derlenen  verilerin olmamasının, kadına yönelik şiddetin artıp artmadığı konusunda kısıtlı  bulgular ortaya koyduğu belirtildi.

Rapora göre, Türkiye’deki farklı araştırmalar, her 3 kadından birinin  hayatlarının bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldığını  gösteriyor. 2009 yılında yapılan “Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet”  araştırmasına göre, ülke genelindeki kadınların yüzde 39’u fiziksel, yüzde 15’i  cinsel şiddet yaşarken, yüzde 42’si iki şiddetten en az birini yaşadığını ifade  ediyor.

Kadına yönelik şiddet, en yoğun şekilde şehirlerde kendini gösteriyor.  Farklı araştırmalara göre, Türkiye genelinde şehirde oturan kadınların fiziksel  şiddete maruz kalma oranları, ilçelerde oturanlara göre yaklaşık yüzde 42 daha  fazla. Raporda, bu durumun göç, kentleşme gibi unsurların, kadına yönelik  şiddetin yoğunluğu üzerinde dolaylı etkisi olduğunu gösterdiği belirtiliyor.

Kadınların yaş, eğitim, refah düzeyi ve yerleşim yeri gibi temel  demografik özellikleri, kadınların yaşamlarının çeşitli aşamalarında  karşılaştıkları şiddeti etkiliyor. Araştırmalara göre, her eğitim düzeyinden  kadın şiddet mağduru olabiliyor.

Öte yandan, kadınların ve erkeklerin eğitim düzeyi arttıkça, kadına  yönelik şiddet oranı belirgin biçimde düşüyor. Ancak veriler, Türkiye genelinde  okuma yazma bilmeyen 4,5 milyon civarında kişinin yüzde 80’ini kadınların  oluşturduğunu ortaya koyuyor.

Raporda, kadınların gelir düzeyinin artmasının, şiddetin yoğunluğunu  azaltmakla birlikte bu değişkenler arasında kesin ilişkilerden bahsetmenin mümkün  görülmediği ifade edildi. 2007 yılında yapılan “Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet  Araştırması” bulgularına göre, hane gelirine katkısı erkekten çok olan  kadınların aile içinde şiddet görme riski iki misli artıyor. Bu durumda olan her  üç kadından ikisi eşlerinden şiddet görüyor.

Türkiye’de şiddet gören kadınların ancak yarısı yaşadığı şiddeti yakın  çevresine anlatıyor, çok az bir kısmı da gerekli kurumlara başvurabiliyor.  Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü verilerine göre, kadınların yüzde 92’si gördüğü  şiddeti herhangi bir yere şikayet etmediğini belirtiyor.

Raporda, “Türkiye’de şiddet rakamlarının yüksek olmasının, problemin,  toplumsal cinsiyet eşitsizliği, sosyo-ekonomik durum ve ataerkil kültürel  kabullerden beslenen toplumsal bir sorun olduğunu ortaya koyduğu” ifade edildi.

Benzer şekilde dünya örneklerinin de kadına yönelik şiddetin, ancak  toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışının plan ve programlara yerleştirilmesi ve  kadın politikalarıyla aşılabilecek çok boyutlu yapısının altını çizdiği  kaydedildi.

 

Ayrıca Prof. Dr. Ramazan ÖZEY'in Dünya Sorunları Kitabı da bu konuda yararlanışlabilecek bir kaynaktır; Kitap Hakkında:

Günümüz Dünyasının beşeri ve ekonomik sorunlarının incelendiği bir kitaptır. Açlık, yetersiz beslenme, oburluk, zenginlik sendromu, aşırı nüfuslanma, ırkçılık, çocuk, kadın, yetişkin ve yaşlı nüfus sorunları, eğitim ve sağlık sorunları, şiddet ve terör, savaşlar ve katliamlar, mülteciler sorunu, insan hakları ihlalleri, kır ve şehir yerleşmelerinin sorunları, atıklar, tarım ve hayvancılık sorunları, madencilik sorunları, balıkçılık ve avlanma ile ilgili sorunları, sanayileşme ve silahlanma, teknolojik afetler, enerji sorunu, nükleer enerji ve atıklar, alternatif enerji kaynakları, turizm ile ilgili sorunlar, iletişim ve ulaşım ile ilgili sorunlar, trafik kazaları, ticaret ile ilgili (enflasyon, ticaret açığı, Asya krizi ve etkileri) sorunlar incelenmiştir.

Açlık, yetersiz beslenme, oburluk, zenginlik sendromu, aşırı nüfuslanma, ırkçılık, çocuk, kadın, yetişkin ve yaşlı nüfus sorunları, eğitim ve sağlık sorunları, şiddet ve terör, savaşlar ve katliamlar, mülteciler sorunu, insan hakları ihlalleri, kır ve şehir yerleşmelerinin sorunları, atıklar, tarım ve hayvancılık sorunları, madencilik sorunları, balıkçılık ve avlanma ile ilgili sorunları, sanayileşme ve silahlanma, teknolojik afetler, enerji sorunu, nükleer enerji ve atıklar, alternatif enerji kaynakları, turizm ile ilgili sorunlar, iletişim ve ulaşım ile ilgili sorunlar, trafik kazaları, ticaret ile ilgili (enflasyon, ticaret açığı, Asya krizi ve etkileri) sorunlar...


Ekleyen:Yahya Polatkan
Kaynak:(Alıntıdır)
Aradığınız Dokümanı Bulamadıysanız, Farklı Araştırmalar Yapmak İstiyorsanız Site İçi Arama Yapabilirsiniz!

Ödev ve Araştırmalarınız için www.arsivbelge.com Sitesinde Kaynak Arayın:

Ödev ve Araştırmalarınız için Arama Yapın:
     Benzer Dokümanları İnceleyin
Leningrad Kuşatması(5414)

I. DÜNYA SAVAŞI(5396)

Bulgaristandaki Türk Göçmenlerin Sorunları(5372)

II. Dünya Savaşı(5370)

II. Dünya Savaşı ve Türkiyeye Siyasi ve Ekonomik Etkileri(5360)

          Tanıtım Yazıları
      
Türkçe İtalyanca ve Almanca Cümle Çevirisi İçin Birimçevir Sitesi

Esenyurt, Beylikdüzü ve Kartal Bölgelerinde Satılık Daire İlanları

Belge Çevirisi

Siz de Tanıtım Yazısı Yayınlamak İçin Tıklayın

Diğer Dökümanlarımızı görmek için: www.arsivbelge.com tıklayın.          

Siz de Yorum Yapmak İstiyorsanız Sayfanın Altındaki Formu Kullanarak Yorum Yazabilirsiniz!

Toplam Yorum Sayısı: 44

Önceki Yorumları Göster!

Son 5 Yorum Aşağıda Listelendi!

Pelin Yalçınkaya - 21.02.2017, 18:02
 

YENİ BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GENEL SEKRETERİNİN DANIŞMANI OLDUĞUNUZU DÜŞÜNÜNÜZ HANGİ DÜNYA SORUNU HAKKINDA ONA YARDIM EDERDİNİZ DİYE Bİ MEKTUP KONUSU VERDİLER YARDIMCI OLURMUSUNUZ


proje ödevi - 02.03.2017, 12:29
 

Çok az koskocaman dünyanın sorunu sadece 8 tane olamaz değil mi? en fazla 20 ya da 15 tane olmalıydı yada daha fazla.Neyse ama güzel olmuş teşekkürler.


bilgi amaçlı - 26.03.2017, 17:02
 

iyi BENCE bilgilenmek isteyenler için


müge sütekin - 01.05.2017, 16:35
 

çok güzel olmuş ellerinize sağlık


Su - 05.11.2017, 07:45
 

Bencede yetersiz


Yorum Yaz          
Öncelikle Yandaki İşlemin Sonucunu Yazın: İşlemin Sonucunu Kutucuğa Yazınız!
Ad Soyad:
          
Yorumunuz site yönetimi tarafından onaylandıktan sonra yayınlanacaktır!