Araştırma ve ödevleriniz için her türlü kaynağı ve dokümanı En Geniş Araştırma ve Ödev Sitesi: www.arsivbelge.com ile bulabilir ve İsterseniz siz de kendi belge ve çalışmalarınızı gönderebilirsiniz!
Her türlü ödev ve dokümanı
www.arsivbelge.com ile kolayca bulabilirsiniz!

Araştırmalarınız için Arama Yapın:


Araştırmalarınız için Arama Yapın:

  
                    

Dini Danışma ve Rehberlik Ders Notları - 3
www.arsivbelge.com
Dini Danışma ve Rehberlik Ders Notları - 3 dokümanıyla ilgili bilgi için yazıyı inceleyebilirsiniz. Binlerce kaynak ve araştırmanın yer aldığı www.arsivbelge.com sitemizden ücretsiz yararlanabilirsiniz.
Dini Danışma ve Rehberlik Ders Notları - 3 başlıklı doküman hakkında bilgi yazının devamında...
Ödev ve Araştırmalarınız için binlerce dokümanı www.arsivbelge.com sitesinde kolayca bulabilirsiniz.

 DİNİ DANIŞMA VE REHBERLİK Ders Notları (Tüm Notlar) - 3

 

Önceki Notlar: Dini Danışma ve Rehberlik Ders Notları - 2 için tıklayınız...

 

Maslow şöyle diyor:“Tüm bu zıtlıklar aslında, özellikle de daha sağlıklı kişilerde hiyerarşik bir bütünsellik içindedir. Terapinin başlıca ereklerinden biri de görünürde uyuşmaz şekilde zıt olup kutuplaştırılanların bütünleştirilmesine yöneliktir. Tanrısal özelliklerimiz, hayvansal özelliklerimizin üzerinde yükselir ve onlara gereksinim duyar”
3. Dua: Dua, Allah’a sığınma, iltica etme ve Onun yardımına başvurmadır. Kelime manasından hareketle “dua”nın Allah’ı yardıma çağırma şeklinde anlaşılması da mümkündür. Ama duanın gerçek mahiyeti, insanın en içten ve en samimi bir şekilde Allah’la bağlantı kurması olarak kendini gösterir. Psikologlara göre de dua “Tanrı ile zihinden-zihine iletişim”, bir telepati deneyimidir.
Kişinin duasındaki içtenliği onun Allah’a yönelişini, O’nu kavrayışını, O’nun yakınlığını hissedişini belirlediğinden dini alandaki zihinsel çözümsüzlüğün ilacı gereğince dua edebilmektedir. 
4. Hikâye / Hikâyeleme: Hikâyeler, insanı çevreleyip kuşatan sözlü kültürün vazgeçilmez unsurlarıdır. Hayatın 
bir parçası, bir kesiti ama ta kendisi olarak hem anlatan hem de dinleyene doyumsuz haz veren anlatımlardır. 
Hikâye, kıssa, mesel, misal, fıkra adlarıyla kulaktan kulağa dolaşan anlatılar, insanlar arasında zihinsel bağlar 
ve gönül köprüleri oluşturur, olayları anlamlandırmada, hayata uyum ve intibak sağlamada insana rehberlik eder. 
Maneviyat psikolojisi üzerine çalışmalar yapan Frager, “Hikâyelerin tek fonksiyonu belki de maneviyata doğmakta olan bebeklere denge tekerlekliği görevi yapmaktır” diyerek hikâyelerin çocukların değerler dünyasını tanzim edici yönüne dikkat çekmektedir. 
Ünlü psikoterapist Carl Jung, bir kişiye sonuç veren 
bir psikoterapi yapabilmek için onu bulunduğu konumda yakalayıp olması gerektiği yere taşımak gerektiğini vurgulamaktadır

9. HAFTA

DİNİ DANIŞMANLIKTA YÖNTEM VE UYGULAMA 
Bir meslek olarak, seküler danışmanlık alanının temel felsefesi, hiç bir koşul olmaksızın inanç, ırk, dil, renk, fakirlik-zenginlik, okumuşluk-cahillik, güzellik-çirkinlik gibi şekil ayırımı ve sınıflamalar yapmadan, her insanı olduğu gibi kabul etmek, değerli bulmak, sevmek, saygı duymak, hoşgörülü olmak ve gerektiğinde yardıma hazır olmaktır.
Wolberg’ e göre; danışma, danışanlara, önemli kararlar vermek, planları organize etmek, hâlihazırda ve gelecekteki ihtiyaçlar için doyum sağlayabilecek en iyi toplumsal kaynakları araştırmak, çevre veya uyum güçlüklerini çözebilmek, kendilerini anlayabilmeleri için yardım etmek amacıyla yapılan bir görüşme biçimi olarak tanımlanır. 
Danışmanlık yöntemleri konusundaki görüş farklılıkları daha çok, danışan ile danışman arasındaki “etkileşim sürecinin niteliği”, danışanda olan “değişimin” ne şekilde gerçekleştiği, danışmanlık sürecinin “amacı” ve psikolojik danışma süreci içinde danışan ve danışmandan hangisinin “ merkezde” ya da aktif olması gerektiği konularındaki temel görüş ve yaklaşım farklarından ileri gelmektedir. 
Danışmanlık tanımlarında ortak bazı noktalar vurgulanır
1. Danışma sürecinde, bir problemi olan “danışan” ve danışana yardım etme rolünde olan “danışman” yer almaktadır. 
2. Danışma süreci ve etkileşimi yüzyüze, sosyal bir ortamda gerçekleşir ve temelde bir “öğrenme süreci” dir. 
3. Danışanda, kişisel problemini giderecek nitelikte veya genel anlamda sizden beklentilerini karşılayacak bazı değişiklikler oluşmasına yardımcı olacak olan danışman ve danışan arasındaki “etkileşim” danışmanlık “sürecini” oluşturmaktadır. 
4. Danışma, temelde bir “sözel etkileşim” sürecidir, konuşma ve dinleme yanında, kişinin kendisini tanıması için çeşitli tekniklerden yararlanılır. 
5. Danışma, danışanın kendisini anlaması, gerçekçi bir benlik kazanması, kendini olduğu gibi kabul etmesi ve bunlara paralel olarak da tutum ve davranışlarında değişiklikler yaparak kendi içinde ve çevresinde uyumlu ve mutlu bir kişi haline gelmesini amaçlar. 
Dini danışmanlık ise, genel olarak din ile psikolojik danışmanlık yöntemlerinin harmonisinden oluşan; mümessil din adamları tarafından nihai anlam ve konular bağlamında sorun yaşayan insanlara yönelik iyileştirme; destekleme; rehberlik etme; bakımda bulunma ve uzlaştırma şeklindeki yardım etme davranışlarını içerir. 
Bazı araştırmacılar, dini danışmanlığın basit psikoterapötik uygulamalardan oluştuğunu ve tümüyle bundan ibaret olduğunu savunmuştur. “Daha çok psikiyatri ve psikolojiden oluşan, dinsel danışmanlığa çok az yer veren sözde dinsel danışmanlık için yapılan eğitim programları, inanç kaybı veya inanç başarısızlığından kaynaklanan problemlerle ilgilenmektedir. 
Dini danışmanlık uygulamalarında, danışanın beklentisi, danışanın durumu, danışma mekânı ve danışanın hedefi, danışmanlık uygulamasını şekillendiren önemli unsurlardır. 
Hristiyanlık geleneğinde yürütülen dini danışmanlık uygulamaları şüphesiz kendi geleneğimizde bu süreci yürütmek için kullanacağımız modeller açısından ilham verici olacaktır. 

Bu anlamda yaptığımız yabancı literatür taramalarında, hristiyanlık geleneğindeki pastoral danışma sürecinin nasıl işlediği ile ilgili farklı yaklaşımların olduğu görülmüştür. Buna göre, genel anlamda 3 belirgin yaklaşımın olduğu anlaşılmaktadır
1. Sadece kutsal kitabı temel alan yaklaşımdır: Bu grup, danışma aracı olarak kitabı mukaddesi ve içindeki ayetleri kullanmayı tercih etmektedir. Onlar “Kutsal yazıların tümü Tanrı esinidir ve öğretmek, azarlamak, yola getirmek ve doğruluk konusunda eğitmek için yararlıdır. 
2. Kutsal kitapla beraber, bilimsel disiplin olan psikolojinin, insanların problemlerini çözme konusunda işe yarayacağına inanmaktadır: Bu grup, insanların problemlerini çözmede psikolojide kullanılan bilişsel 
terapi ve geştalt terapi gibi yöntemlerin insanların bireysel problemlerini çözmede işe yarayabileceğine inanmaktadır. 
3. Danışmanların duygusal ve zihinsel problemleri çözmekte sadece psikolojik verilere uygun hareket etmesi gerektiğini savunmaktadır: Onlara göre dini danışma zihin sağlığı hizmeti alanının ayrılmaz bir parçasıdır. 
İlişki temelli yaklaşım, insanların toplum içindeki iletişim kalıplarının çözümlenmesini, insan potansiyellerini insani açıdan ele alan ve bunu danışma süreçlerinde kullanan bir yaklaşımdır. En önemli savunucularıAbraham Maslow ve danışan merkezli terapinin kurucusu Carl Rogers’dır. 
Yine güncel terapi yaklaşımlarında oldukça önemli derecede kullanılan, Eric Berne’in “Transaksiyonal Analiz ” yaklaşımı ileGestalt Terapi yaklaşımları bu kapsamda değerlendirilmektedir. 
1. Dini Danışmanda Bulunması Gereken Nitelikler: 
1. Kendini zayıf, eksik, kusurlu ve güçlü yanlarıyla tanır. 
2. Dini konulara vakıftır. Bu konuda eğitim almıştır. 
3. İnsan davranışlarının nedenlerini bilir. 
4. Güvenilirdir. Sır saklamak danışmanlıkta vazgeçilmez 
bir ilkedir. 
5. Dinleme ve iletişim becerileri gelişmiştir. 
6. Kişilerle, yan tutmadan, duyarlı, normal boyutlarda yakın ve sıcak ilişkiler kurabilir. 
7. Kişileri olduğu gibi kabul eder; onları değerlendirmeye, yargılamaya kalkışmaz. 
8. Kendini anlatmakta güçlük çekmez. 
9. Kendi duygu ve gereksinimlerine de başka kişilerinki kadar ilgi ve saygı duyar. Başkalarının duygularının etki alanına girmeyecek, kendini onlardan bağımsız tutacak kadar güçlüdür. 
10. İnsanların, gelişmeleri ve uyum sağlamaları için gerekli gizilgüce sahip olduklarına inanır. 
11. Danışmanlığın gerektirdiği bilişsel yeterliğe sahiptir. 
12. Danışmanlık için gerekli eğitimden geçmiştir. 
Dini danışmanın sahip olması gereken donanım ve alması gereken eğitimler, değişiklik gösterebilir. Ancak genel hatları ile şu şekilde belirtebiliriz
1- Teori Bilgi
a) Kişilik gelişimi. f) Grup danışmanlığı teori ve uygulama 
b) Psikopatoloji. g) Kabul ve pazarlık 
c) Psikodinamik. h) Toplum (grup) dinamikleri 
d) Klinik psikiyatri. ı) Evlilik ve aile danışmanlığı teorisi
e) Danışmanlık teknikleri. i) Danışmanlık felsefesi 


2- Kişisel Terapi Tecrübesi ve Klinik uygulamada bulunma. 
3- Meslek grubuna katılarak kendini geliştirme. 
2. Dini Danışmanın Kaçınması Gereken Tepkiler: 
Dini danışman, görüşme sürecini genellikle rahatsız eden, sınırlayıcı etkileri olan, yargılayıcı ve değerlendirici ifadelerden, sürekli sorgulamadan, düşmanca tutum ve kızgınlık ifadelerinden, yanlı destek verme ve herhangi 
bir fikri kabul ettirmekte ısrar etme gibi davranışlardan kaçınmalıdır. Genel olarak danışanın rahatsız edici bir ortamda kabul edilmesi, sakin ve güvenli bir ortam yaratılmamış olması, danışanda kendini koruma ve savunma duyguları uyandırmakta ve böyle bir ortam, etkileşimi büyük ölçüde sınırlamakta ve danışan kendisi hakkında çok az ipucu vermektedir. 
3. Dini Danışmanlığın Sınırları ve Metodları: 
Danışmanlığın belli ilke ve disiplin içerisinde yürütülen bir süreç olduğunu unutmamak gerekir. Nitekim danışmanlık kişisel fikirlerin empoze edildiği veya kişinin iknasına çalışılan bir araç değildir. Danışmanlık, bireyin kendi düşünce, seçim ve kararını oluşturmasına yardımcı 
olacak şekilde belli alanlarda uzmanlaşmış kişilerce aydınlatılmasıdır. 
Dini danışmanlık alanının, dînî danışma olabilmesi için seküler terapinin dışında kendi alanını net olarak çizmesi gereklidir. Bu hususta Wayne E. Oates, “Pastoral Counseling” eserinde, “Danışmayı ne dînî yapar?” isimli bölümde, dini danışma sürecinin özelliklerini şöyle sıralar: 
— Tanrı insanların hayatında söz sahibidir ve danışmada insanların tanrı ile olan ilişkileri temel inceleme alanlarından biridir. 
— Tanrı bir gerçekliktir. 
— Danışmada Tanrıya inanç konuları irdelenir. 
— Dînî danışman, kendi dini konusunda eğitimli bir uzmandır. 
— Dînî danışmanlar, kilisenin resmi temsilcileridirler. 
— Dini danışmanlığın içeriğinde metafizik unsurlar bulunur. Vahiy vb. gibi. 
— Dini danışmanlar aynı zamanda birer etik uzmanıdırlar. Dini danışmanlar, ahlaki konularda da birer danışman ve öğreticidirler. 
—Dinî danışmanlar aynı zamanda günah çıkarma ve bağışlanma ayinleri gibi dini ritüelleri ve kutsamaları da yaparlar.
Buradan da anlaşılacağı gibi, dini danışmanlar, kendi alanlarını öncelikle net bir şekilde çizmiş olmalıdırlar. Bu durumda, neyin dini danışmanlık alanına girdiğini neyin girmediğini çok iyi tespit etmelidirler. Özellikle, dini danışmanların psikopatoloji bilimini iyi biliyor olması ve psikiyatrik tedavi gerektiren hastalarla dini danışmanlık alanı içerisine giren hastaları ayırt edebiliyor olmaları şarttır. 
Dini danışmanlık tümüyle bir psikoterapi süreci değildir. Psikiyatrik muayene ve tedavi de asla değildir. Bu anlamda dini danışmanlık, din ve psikoloji arasında duran bir uygulama alanıdır. Burada dini danışmanın kendi alanını çok iyi çizip, müdahale etmemesi gereken alana girmemesi gerektiğini çok iyi bilmelidir. 

 

10. HAFTA 

DİN VE RUH SAĞLIĞI 
1. RUH SAĞLIĞI: 
Birey genel yapısı itibariyle madde (fizyolojik) ve 
ruh (psikolojik) olmak üzere iki boyutu olan bir varlıktır. 
Bireyin psikolojik yönündeki rahatsızlıklarına psikolojik (ruhsal) rahatsızlıklar adı verilir ve bu yönü iyi olan kişiye “ruh sağlığı yerinde” denir. Ruh sağlığı, bireyin kaygıdan, rahatsız edici işlev kaybına sebep olan semptomlardan uzak, içinde yaşadığı topluma ve kendisine yüklenen 
rollere uyum sağlamasıyla, günlük hayatın beklentileriyle ve stresiyle normal sınırlar içinde, (semptomatik davranışa başvurmadan) başa çıkabilmesiyle tanımlanan ruhsal durumdur. 
Ruh sağlığı kişinin kendilik bilinci, kendini kabul etmesi, kendine güvenmesi, ideal ben ile mevcut ben arasındaki farkın azalması, duygu ve düşünceleri dengeleyebilme kapasitesi ile strese karşı dengesini koruyabilme gücüne bağlıdır. Bu paralelde ruh sağlığı yerinde bir insan: 
1- Kişisel özerkliğini sağlamış olmalı. 
2- Yargılarının ve davranışlarının sonucunu kestirebilmeli. 
3- Hissetme ve duygularını ifade etme yeteneğine sahip olmalı 
4- Duygularını ve ifadelerini kontrol edebilmeli. 
5- Yaşamdan mutluluk duymalı, haz alabilmeli. 
6- Bireysel ve sosyal sorumluluklarını bilmeli ve yerine getirmeli. 
7- Kendisi ve çevresiyle pozitif bir ilişki kurabilmeli. 
8- İçsel uyarıcılarla dışsal uyarıcıların birbirinden farklı olduğunu ayırt edebilmeli. 
9- Başarı ve başarısızlık gibi ruhsal hayatta düzensizlik ve dengesizlik oluşturan durumların üstesinden gelebilmelidir. 
Ruh sağlığı çalışmaları genelde üç değişik amaca yöneliktir: 
1- Bireyin yaşadığı çevre ve toplum içinde mutlu, uyumlu ve başarılı olmasını sağlamak. 
2- Ruhsal dengesizlik, bozukluk ve hastalıkların oluşumunu engellemek. 
3- Ruhsal dengesizlik, bozukluk ve hastalıkların tedavisine yardımcı olarak, bireyi kendine ve topluma yeniden kazandırmaktır.
2. DİNDARLIK-RUH SAĞLIĞI İLİŞKİSİ: 
Dindarlıkla ruh sağlığı arasındaki ilişki, uzun yıllar tartışılmıştır. Modernlik öncesi dönemde akıl hastalıkları, kötü metafizik güçlerin sebep olduğu problemler olarak kabul edilmiş ve bunların kovulması ile tedavi edilmesine yönelik yöntemler geliştirilmiştir. Batıda yapılan ruh kovma ayinleri, dua etme ve günah çıkartma gibi pratik aktiviteler bu durumun açık örnekleridir. Türk toplumunda ise muska yazma, kurşun dökme, adak adama gibi bazı uygulamalar bu kapsamda değerlendirilebilir. 
Dinin ruh sağlığı üzerindeki rolü konusunda farklı görüşler mevcuttur. Ancak olumsuz tavır takınanlar 
bile dinin, ruhsal çöküntü içerisinde bulunan kişilerin, sıkıntılarını aşmada önemli bir rol üstlendiğini itiraf etmektedirler. Neticede “din” ile “dindarlık” arasında bir ayırım yapılmaktadır. Din, ruh sağlığı açısından temelde olumlu bir etkendir, ancak bazı din algılamaları kişinin 
ruh sağlığını bozucu etki yapabilir. Ruh sağlığı konusu günümüzde büyük oranda modernpsikoloji ve psikiyatrinin ilgi alanına girmektedir.
Din ile ruh sağlığı arasındaki ilişki yöntem ve 
sonuçları itibariyle üç grupta değerlendirilebilir: 
1- Ruh sağlığını hastalık belirtilerinin olmamasına bağlayan çalışmalarda dindar bireylerin dindar olmayanlara oranla zihinsel ve ruhsal açıdan daha sağlıklı olduğu tespit edilmiştir. 
2- Zihinsel açıdan açık görüşlü, sosyal ilişkilerinde esnek ve kendiyle barışık olma gibi kişilik özellikleri ile dindarlık arasındaki ilişkileri konu edinen çalışmalarda dindarların daha katı ve dogmatik oldukları yönünde bulgulara rastlanmıştır. 
3- Bireyde huzursuzluk ve suçluluk duygusunun yoğunluğu ile dindarlık arasındaki ilişkiyi ele alan çalışmalarda ise birbiriyle çelişen sonuçlar elde edilmiştir. 
3. RUH SAĞLIĞI BAĞLAMINDA DİNİN BİREYSEL VE 
SOSYAL HAYATA ETKİLERİ: 
a) Dindarlık, Ahlaki Davranışlar ve Sosyal Uyum:
Dinin sosyal hayat ve ahlaki davranışlar ile ilişkisi incelendiğinde genelde dindar insanın daha itaatkâr, ahlaki değerlere daha çok sahip çıkan ve toplum düzenine karşı daha uyumlu olduğu kabul edilmektedir. 
Dinler, mensuplarına bireysel ve sosyal hayatlarını düzenleyen ahlaki kurallar sunmaktadır. Bu kurallar, kişide ortaya çıkması istenen davranışlarla doğrudan ilişkilidir. 
Özetle sosyal ilişki ile ruh sağlığı arasında karşılıklı bir ilişkinin varlığı açıktır. Zira sosyal çevreye uyum süreci bireyin ruh sağlığını doğrudan etkilemektedir. 
Birçok araştırma sonucu, dinî cemaat üyelerinin üye olmayanlara göre hayatlarından daha memnun olduklarını ortaya koymuştur. Bireyin ruh sağlığının normal olması, sosyal çevreyle kurulan ilişkilere göre farklı biçimler alır. 
b) Dindarlık, Alkol ve Uyuşturucu Kullanımı: 
Dindarlık-alkol ve uyuşturucu arasındaki ters ilişki konusunda şu hususlar ortaya çıkmaktadır: 
1- Dinin genel tutumu (teolojik sebep), 
2- Aile ve sosyal dini gruplardan kaynaklanan dışsal etkiler (sosyolojik sebep), 
3- Bireyin hayatında dinin yeri, din algısı ve yaşantısı ile ilgili duygusal ve zihinsel süreçler (psikolojik sebep). 
c) Dindarlık, Evlilik ve Cinsel Hayat: 
Dinlerin cinselliğe yönelik tutumları incelendiğinde evliliğin teşvik edildiği ve cinselliğin bu meşru zeminde yaşanmasını amaçladığı görülür. Bunun yanında evlilik öncesi ve dışı cinsellik yasaklanır. Homoseksüellik gibi sapkın cinsellik tercihleri büyük günah kabul edilir. 
Yapılan araştırmalar, dindar eşlerin oluşturduğu evliliklerin daha mutlu olduğunu ortaya çıkarmaktadır. 
Araştırma sonuçlarına bakıldığında şu tespitlerde bulunmak mümkündür
1- İbadetlerini yapan eşler arasında, yapmayanlara göre sevgi ve sadakat daha fazla; aile içi şiddet daha az görülür. 
2- İbadetlerini düzenli olarak yapanlar evlenmeye, aile hayatına ve çocuk sahibi olmaya daha fazla önem verir, eşlerine ve çocuklarına daha fazla vakit ayırmaktadır. 
3- Dini bağlılıkları kuvvetli olanlar ve ibadetlerini yapanlar, aile ile ilgili geleneksel değerleri daha fazla önemsemektedir. 
4- Dindar eşler, aile hayatında daha uzun süre mutlu olabilmektedir. 


d) Dindarlık, Bedensel Sağlık ve Uzun Yaşama: 
Dindarlık ile beden sağlığı ilişkisini inceleyen araştırmalar, dindar insanların dindar olmayanlara kıyasla fiziksel açıdan daha sağlıklı oldukları sonucunu ortaya koymaktadır. 
Ancak bu çalışmalar teorik ve metodik çeşitli eleştirilere maruz kalmaktadır. Çünkü sonuçlar özellikle dindarlık ve hastalıklarla dini başa çıkma tarzının kavramlaştırılmasına göre değişebilmektedir. Doktorlar üzerinde yapılan ve din ile bedensel sağlık arasındaki ilişki konusunda görüşlerini yansıtan bir çalışmanın sonuçlarına göre doktorlar, dinin sağlık üzerinde etkisi olduğunu, ancak bunun sonuçlar üstünde değil, sonuca götüren vasıtalar üzerinde gerçekleştiğini düşünmektedirler. Yani onlara göre 
din sağlığı doğrudan etkilememektedir. 
Yapılan araştırmalarda dindarlık ile uzun ömürlü olma arasında doğrudan bir ilişki tespit edilmiştir. Hatta kalp 
ve akciğer hastalıkları başta olmak üzere kronik hastalar üzerinde batıda gerçekleştirilen çalışmalardan elde edilen bulgular, kiliseye devam etme oranı arttıkça ölüm yaşının yükseldiğini göstermektedir. Dolayısıyla dini inanç ve ibadetlerin fiziksel hastalıkların iyileşme sürecinde etkin 
bir rol üstlendiği söylenebilir. İnanç ve ibadetler dışında 
söz konusu süreci etkileyen çok çeşitli psiko-sosyal 
faktörün varlığı da inkâr edilmemelidir. 
4. DİNDARLIĞIN RUH SAĞLIĞI ÜZERİNDE ETKİLİ 
OLDUĞU ALANLAR: 
a) Dindarlık ve Mutluluk: 
Dindarlıkla mutluluk arasındaki pozitif ilişki, üç temel bağlamda izah edilebilir: 
1- Dini gruptan gelen sosyal destek ve bireyin inancından aldığı psikolojik destek. 
2- Dinin insan hayatına anlam ve güven sunması. 
3- Yaşanan bireysel dini tecrübelerden kaynaklanan mutluluk hissi. 
b) Dindarlık ve Özsaygı: 
Özsaygı kavramı, insanların kendileriyle ilgili olumlu veya olumsuz değerlendirmelerini ifade eder. Özsaygı düzeyleri yüksek kişiler fiziksel, ruhsal ve bireysel beceriler açısından kendilerini olumlu, değerli, beğenilmeye layık, sosyal çevreleriyle barışık olarak değerlendirmektedir. 
Bireyin etnik, ırkî ya da dini grubu, büyüdüğü ailenin otoriter veya demokratik yapısı, aile içi şiddete maruz kalmak ya da kalmamak, meslek, sosyo-ekonomik statü, cinsiyet, eğitim düzeyi, bedensel engelleri
nin olup olmaması vb çok sayıda faktör bireylerin öz saygı düzeylerini etkileyebilmektedir. Üniversiteli gençler üzerinde gerçekleştirilen ve dindarlıkla özsaygı arasındaki ilişkiyi inceleyen bir çalışmanın sonuçlarına göre İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin diğer fakülte ve bölümlerde öğrenim görenlere nispetle özsaygı düzeyleri daha düşüktür. Bununla birlikte dine önem verme düzeyiyle özsaygı arasında anlamı bir farklılık ortaya çıkmamıştır. 
c) Dindarlık ve Kaygı:
Kaygı, bireylerin yaklaşmakta olduğuna inandıkları bir tehlikeden tedirginlik duyma durumumudur. Kaygı, insanın temel duygularından biridir. Bu anlamda sürekli kaygı hali, kişinin somut bir tehlikeyle karşı karşıya olmadığı anlarda bile tedirginlik duyup mutsuzluk ve huzursuzluk hissetmesi şeklinde tanımlanabilir. 
Kaygının oluşumunu besleyen üç temel faktör vardır: 
1- İnsanın kendisinin ve sevdiklerinin ölümlü olması. 
2- İnsanın hayati kararları bilinçli bir şekilde alma ve zorunlu olarak sonuçlarına katlanma durumunda kalması. 
3- Bireyin, her şeyin bir anda değersizleşebileceği şeklinde bir duruma sürekli açık olması. 
Ülkemizde yapılan ve üniversite öğrencilerinin dindarlık ve ölüm kaygıları üzerinde gerçekleştirilen bir çalışmada, dindarlık düzeyi arttıkça ölüm kaygısının da yükseldiği tespit edilmiştir. Dindarlıkla kaygı arasında ters yönlü bir ilişkinin olması genellikle iki sebeple izaha çalışılmaktadır: 
1- Dinin kişiye manevi bir destek sağlaması ve güven telkin etmesi. 2- Dini gruptan gelen sosyal destek. 
Yaşlılar üzerinde yapılan araştırmalarda dini inancın kuvveti ve dini pratiklerin yapılma sıklığı, ölüm korkusuna karşı olumlu etkide bulunmaktadır. Bu durum özellikle 
60’lı yaşlara kıyasla, 70 ve üzeri yaşlarda daha belirgindir. 
Araştırmalar, içe dönük dindarlık düzeyi arttıkça kaygı düzeyinde düşüş görüldüğünü ortaya koymaktadır. 
Bu sonuca göre, içsel yönelimli dindarlar daha mutlu, dolayısıyla ruh sağlıkları daha iyidir. Dışa dönük dindarlar ise, stres oluşturan olayları daha fazla kaygı verici olarak algılama eğilimindedirler. 
d) Dindarlık, Depresyon ve Umutsuzluk: 
Depresyon, insanın yaşama isteğinin kaybolarak derin bir keder içine düştüğü, geleceğe yönelik kötümserliğin, geçmişe dair pişmanlıkların ve suçluluk duygularının yaşandığı, intihar düşüncesi ve teşebbüsü olasılığının güçlendiği bir hastalıktır. 
Depresyonda dört belirti grubu şöyle sıralanır; 
1. Duygusal Belirtiler; üzüntü ve keder; çaresizlik, mutsuzluk, ağlama, intihar düşünceleri; haz ve yasamdan zevk alma duygusunun kaybolması. 
2.Bilişsel Belirtiler; olumsuz düşünceler, düşük öz değer eğilimi, yetersizlik hissi, kendini suçlama. 
3.Güdüsel Belirtiler; güdülenmede düşüş; edilgenlik. 
4. Fiziksel Belirtiler; iştahsızlık, uyku bozuklukları, yorgunluk; ağrı ve sızı hislerinin abartılmasıdır.
Yapılan deneysel çalışmaların çoğunda dindarlık düzeyi ile depresif belirtilerin arasında ters ilişki tespit edilmiştir;
yani dindarlık düzeyi arttıkça, depresif belirtilerde azalma görülmektedir. 
5. DİNDARLIK VE İNTİHAR: 
Bir problem çözme şekli olarak ortaya çıkan intiharın birçok sebebi olabilir. Bunlar; 
1. Acı, matem ya da günahtan kaçış şeklinde ortaya çıkan intiharlar. 
2. Öç alma, şantaj yapma ya da yardım çağrısı içeren agresif intiharlar şeklinde olabilir. 
Dinlerin intihar eylemine karşı takındıkları tavır çok açıktır. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam, intiharı “günah” kategorisinde değerlendirerek yasaklar. 
Yapılan araştırmalarda dini inanç ve bağlanmanın intihar riskini azalttığı görüşü şu maddelerle temellendirilebilir
1- Yaşanan zorluklara karşı inanan insan, “tanrı böyle istemiş” düşüncesi ile daha dayanıklı bir tavır takınabilir. 
2- Ahiretteki ödül vaadi, dünyadaki sıkıntılarla baş etmeye yardımcı olabilir. 
3- Tanrının her şeyi gördüğü inancı, kişiyi daha sabırlı hale getirebilir. 

11. HAFTA 

DİNİ BAŞA ÇIKMA: 
Biyolojik, psikolojik ve sosyal bir varlık olan insan 
yaşam sürecinde birtakım ruhsal ve bedensel sıkıntılarla karşılaşmaktadır. Bu sıkıntılar “stres” ya da “kaygı” kavramıyla açıklanmaktadır. Bireyde stres yaratan olayları üç önemli başlık altında incelemek mümkündür. 
Bunlar; Doğal afetlerölüm gibi travmatik olaylar ve gündelik problemler, şeklinde sıralanabilir. Bu türden olayların bireyde oluşturduğu ruhsal denge bozukluklarına stres adı verildiği gibi kaygı kavramı da sıklıkla kullanılır. 
Kaygı engellenme durumunda ortaya çıkan durumdur. Kişi engellemeyle karşılaştığında engellemeye neden olan durumu ortadan kaldırmak ve kendisini mutlu edecek şartlara kavuşmak ister. Bu süreç psikolojide başa çıkma olarak isimlendirilir. 
1. Başa Çıkma: 
Baş etme yolu, başa çıkma yolu, başa çıkma stratejisi anlamlarında kullanılan “başa çıkma” bireyin kendisi 
için stres verici olan olaya karşı direnmesini, söz konusu durumlara karşı dayanma amacıyla gösterdiği davranış 
ve duygusal tepkilerin tamamı tanımlanmaktadır. 
Bireysel özellikler, stresli yaşam olaylarından etkilenmeyi farklı kılar. Başa çıkma, bireyin kişilik yapısı, bilişsel, duyuşsal ve davranış özellikleriyle bütünleşen 
genel bir yeteneği temsil eden yapıya sahiptir. 
Çeşitli araştırmalarda, olumlu düşünebilme yeteneği düşük olan bireylerin, stresli yaşam olaylarını kontrol edebilme eğilimlerinin yetersiz olduğu bulunmuştur. 
Olumlu düşünebilme ve iyimserlik duygusunun, başa 
çıkma olgusunu etkileyen depresyon, düşük benlik saygısı, kaçınma davranışlarında daha etkili olduğu gözlenmiştir. 
Strese karşı verilen tepkiler uzun bir zaman dilimi 
içinde kronik hastalıkların gelişmesine zemin hazırlar. Stresin sıklığı ve yoğunluğu zamanı kısaltabilir. 
Geçmişten günümüze kadar başa çıkma kavramının geçirdiği aşamalara bakıldığında kavrama beş farklı 
açıdan yaklaşıldığı görülmektedir: 
1- Hayvanların stres karşısında gösterdiği genetik olarak programlanmış bir tepki. 
2- Freud’un psikanalitik kuramında önerdiği bilinçdışı “savunma mekanizmaları”.
3- Erikson’un yaşam dönemlerinde çözümlenmesi gereken ikilemler yaklaşımında söz ettiği özgüven, öz yeterlilik ya da içsel kontrol gibi bireysel kaynaklar başa çıkma olarak ifade edilebilir. 
4- Evrim kuramı ve davranışçı akımdaki organizmanın 
gelişmek için gerçekleştirdiği problem çözme çabaları. 
5- Organizmanın kendi fizyo-psikolojik kaynaklarının zorlanıp tükenmesi karşısında gösterdiği, uyum yapmaya yönelik, sürekli değişen, bilişsel ve davranışsal çabalar. 
Başa çıkma yolları “öğrenilmiş güçlülük” kavramı şeklinde ele alınmıştır. Öğrenilmiş güçlülük temelde 
bilişsel bir beceri olarak tanımlanmakta, bilişsel beceri bireyin amaca yönelik davranışını engelleyen duyguları, acıları ve bilişsel olarak düzenlemeyi tecrübeye bağlı 
olarak edinmesidir. 
Yapılan araştırmalar sonucu stresle başa çıkma stratejilerinin genel bir eğilim olarak iki ana grupta toplandığı görülmektedir: 
Problem odaklı ve duygusal odaklı başa çıkma davranışı şeklinde isimlendirilen bu stratejilerin, sorunlara, kişilere ve durumlara göre kullanılma durumlarının değiştiği görülür. 
Problem odaklı aktif başa çıkma sorunla mücadelede olumsuz durumun unsurlarını doğrudan değiştirmeye yönelik süreklilik gösteren çabalardır. Strese neden olan olayı analiz etme, değerlendirmeler de bulunup problem oluşturan durumları giderme için strateji geliştirmeyi içerir. 
Duygusal odaklı pasif başa çıkma bir değişim arama yerine, stres veren duruma ilişkin yaşanan duygularda ayarlamaya gitmeyi içerir. Duygusal odaklı başa çıkma sorunu yok sayma, kişisel kontrol gücünü yetersiz hissetme, sosyal destek arama, kaçma-kaçınma durumu kabul etme ve yeniden olumlu bilişsel yapılanma gibi çabalardır. 
2. Başa Çıkmada Dinin Rolü: 
Dinin ruh sağlığı açısından, en önemli özelliği, ortaya koyduğu değerler ve dünya hayatına ilişkin olarak getirdiği açıklamalar aracılığıyla, insan yaşamına kazandırdığı anlamdır. Tanrı’ya, kadere ya da kâinattaki düzene 
olan inanç, karşılaşılabilecek en kötü tecrübelerin bile 
bir anlamının olduğunu öğreterek kişinin ümidini kaybetmesine engel olur. 
Jung otuz beş yaşın üzerindeki binlerce hastası üzerinde yaptığı gözlemlerinde, bütün hastalar için son çarenin, hayata dini bir açıdan bakabilmek olduğunu tespit etmiştir
Ericsondini insanın temel güvensizliğini aşması, gerilim ve sıkıntıyı azaltabilmesi için duygusal bir sığınak olarak tanımlamıştırİkbal’e göre dinin asıl hedefi ve fonksiyonu, insan kişiliğini kuvvetlendirmek ve ona sağlam bir psikolojik zemin kazandırmaktır. Çünkü insanın kendiliğindenlik durumu çökme ve kaygıya yatkın, zayıf bir özelliğe sahiptir
Din bireysel ve toplumsal hayatta gerçekleştirdiği çeşitli fonksiyonlarla dini başa çıkmayı gerçekleştirmeye yardımcı olur. Bu fonksiyonları şu şekilde özetleyebiliriz: 
1- Din kişiye acı verici olaylar da dâhil her türlü yaşam tecrübesini yorumlamada bir anlam çerçevesi sunar. Bu özelliği nedeniyle din algı şemalarından biri olarak da kabul edilebilir. Böylece kişiye olayı anlamada yardımcı olur. 
2- Din ibadetler ve dini pratikler yoluyla bireye disiplinli ve dengeli bir hayatı yaşamayı öğretir. Bu durum ona her türlü sıkıntılı durumda ayakta kalma gücü verir. 
3- Din karşılaşılan felaket ve sıkıntılı durumların kabullenilmesini kolaylaştırır, stres ve acı verici olayı 
veya felaketi kabullenmede yardımcı olur. 
4- Din gelecekten umutlu olma motivasyonu kazandırır. 
5- Dini kurumlar vasıtasıyla sosyal ilişkiler kurulması sosyalleşme, sıkıntı ve sevinçlerin paylaşılmasını sağlar.
3. Dini Başa Çıkma: 
Dini başa çıkma bireyin yaşamında karşılaştığı 
sıkıntılı durumların üstesinden gelebilmek için din ve maneviyatından kaynaklanan bilişsel veya davranışsal teknikleri kullanması olarak tanımlanabilir. Ya da kişinin inancını hayatın ortaya çıkardığı problem ve stres ile mücadele sürecinde kullanma yolu olarak tarif edilebilir. 
Dini inançlar ve pratikler insanın başa çıkma sürecinin hemen her noktasında devreye girmektedir. Din ve başa çıkma arasında olayı anlamlandırma, problemi çözme ve stresin etkisinden kurtulmak için dini pratiklere yönelme gibi üç boyutlu bir ilişkiden söz edilmektedir: 


1- İnsan hayatındaki doğum, evlenme ölüm gibi strese neden olan olayların pek çoğu din ile ilgilidir. Tabii olarak din bu olayları anlamlandırmada ve karşılaşılan sorunu çözme konusunda sunduğu önerilerle devreye girer. 
2- Din çoğu zaman strese neden olan olayla ilgili tatmin edici açıklayıcı cevaplara sahip olabilmektedir. Kişi neden sorusunun cevabını dinden bulabilmektedir. Bu noktada din başa çıkma sürecinin bir parçası olur. 
3- Felaketler gibi başa çıkılması gereken olaylar 
bireyi dini pratiklere yönlendirebilir. Bu pratikler bireyi rahatlatma ve sakin bir ruh haliyle düşünmesine imkân tanıma işlevi görür. 
İnsan için bela ve felaketler karşısında yaşanabilecek 
en büyük sorun anlamsızlaşmadır. Büyük bir felaketle karşılaştığında her şeyin hatta kendisinin boş, anlamsız, değersiz olduğunu düşünmeye başlayan insan direnme gücünü kaybetme ve bunalıma girmeye çok yakındır. 
Dinsel inançlar trajik olayların yaşandığı durumlarda “anlam” (meaning) sisteminin devamlılığının korunması
için gerekli olan üç elemanı sağlayarak kişilerin olayları açıklamalarını kolaylaştırmaktadır. Anlam sisteminin devamlılığını sağlayan elemanlar şunlardır: 
1- Gelecekteki olayların katlanılır ve kontrol edilebilir olacaklarına ilişkin duyulan güven (Tanrı taşıyamayacağımı bilmese bana bunu vermezdi). 
2- Yaşanan olayın olumsuz sonuçları yanında olumlu yönlerinin de aranıp bulunması. (Tanrı, bana değerli bir ders öğretti, bunda da bir hikmet var). 
3- Yaşanan olayın “bir planın parçası” olup tesadüfe bağlı olmadığına ilişkin inanç. (Tanrı’nın planının bir parçası). 
Dini başa çıkma konusunda dünyada öncü çalışmaları ile tanınan Pargament ve arkadaşları başa çıkmada üç farklı dini yaklaşım şekli ortaya koydular: 
1- Karşılaşılan problemi çözme sorumluluğunu tanrıya havale etme: Çözümler sadece tanrının aktif çabaları sonunda gerçekleşiyor, birey pasif olarak beklemektedir. 
2- Başa çıkmada “kendilik kontrolü” öne çıkıyor. Tanrı kişiye problemin çözümü için gerekli ustalık ve kaynak sağlamış böylece aktif ve sorumluluğu kendisine ait olduğunu öğretmiştir. 
3- Üçüncü yaklaşım başa çıkma hem bireyin hem de tanrının aktif katımlıyla sağlamaktadır. Buna işbirlikçi yaklaşım denir. Ne Tanrı, ne de birey pasif olmaktadır Yani Tanrı daima bireyin yanında onun dostu ve destekçisir. 
4. Kur’an ve Sünnet Perspektifinden Dini Başa Çıkma:
Kur’an, son derece derin ve güçlü “psikolojik etki” ile yüklüdür. İnsanı ısrarla, herhangi bir olay karşısında Allah’ın rahmetinden umut kesmemeye davet ederken, çaresizliğin ve karamsarlığın istenmeyen duygu şekilleri olduğunu vurgulamaktadır. Sıkıntılarla karşılaşan insana, “dünya 
bir sınav yeridir” şeklinde karşılık vermektedir. Kur’an insanların imtihan ve belalarla sınanmakta olduğunu belirtmektedir. Kur’an insanın yaşadığı olumsuz olaylar karşısında, tevekkülü öğütlemektedir. 
Hz. Muhammed ashabına karşılaştıkları bir hastalık 
veya felaketin yüce Allah’ın bir imtihanı olduğunu, seviyelerini yükselteceğini, birtakım günahlarını sileceğini ve kendilerine sevap kazandıracağı ile ilgili bilgi verirdi. 


İnsanla Allah arasında bir haberleşme ya da iletişim olarak tanımlanabilen duanın da ruh ve beden sağlığı üzerinde olumlu etkisi vardır. Dua bir şikâyetten, bir 
ızdırap çığlığından, bir yardım dilemeden ibarettir. 
Araştırmalar insanların duaya çeşitli sebeplerden dolayı oldukça sık bir şekilde başvurduklarını ortaya koymaktadır. 
Nitekim dua bir bağlanma ve içten içe yardım isteme hissiyatı ile doludur. İnsanı ümitsizlikten, karamsarlıktan 
ve yalnızlık duygusundan kurtarır. 
İbadetler zorluklarla başa çıkma da başvurulabilecek önemli dini unsurlardan biridir. Hz. Peygamber de kendisini rahatsız eden bir sorunla karşı karşıya geldiğinde namaza yönelirdi. Cemaat halinde yapılan ibadetler, mü’minler arasında “birlik ve beraberlik şuurunun” uyanmasına vesile olmakta, inananları ruhen birbirine kenetlemektedir. 
Dini açıdan imtihan ve belalarla baş etmede bir Müslüman’a, “dua”, “Allah rızası”, “tevekkül”, “sabır”, “ahret inancı”, “Allah’tan ümidi kesmeme, reca” ve “ibadet etme” gibi Kur’âni kavramlarla desteklenen dini anlayışın problemlerin oluşturduğu stresle başa çıkmada yardımcı olduğu düşünülebilir. 
5. Din Eğitimi Faaliyetleri ve Dini Başa Çıkma: 
Birey çocukluğundan itibaren belirli bir dini formasyon alarak dini başa çıkma için kaynak olabilecek birikimi ve karakteri kazanabilir. Başta ailede olmak üzere örgün eğitim çağında okulda ve sonrasında da yaygın eğitim kanallarında güçlü bir Allah inancı ile sağlam kişilik kazanamamış kişiler en ufak bela ve musibetler karşısında ya tamamen teslimiyetçi kendi iradesini de yok sayan yaklaşımlara girebilmekte ya da tersine isyan noktasına gelebilmektedir. Din görevlisi ve eğitimcisi bunun farkında olarak görevini yerine getirmelidir. Din eğitimi hayata anlam kazandırmada, yaşama sistematik olarak yön vermede ve bunları bilişsel, duyuşsal ve davranış boyutlarını ele almada bireye beceriler kazandırma anlamında vasıta özelliği taşımaktadır. 
Dini bilgi ve duygu düzeyinde kazandığı davranışlar bireye, yaşamsal sıkıntılarla başa çıkmada önemli rahatlamalar sunar. Şöyle ki, Tanrıya kadere ve kâinattaki düzene olan inanç, karşılaşılabilecek en kötü tecrübelerin bile bir anlamının olduğunu bize öğretir. 
Dini duygu, düşünce ve davranış kazanan insan, ilahi iradenin her zaman gözetleyici olduğunun bilincindedir. İşte bu bilinç düzeyi dini eğitim aracılığıyla bireyde oluşturulur. 
Günümüzde dini danışmanlık üzerinde hassasiyetle durulan konulardan biridir. Birey yaşam süresince karşılaştığı sorunlarla dini açıdan nasıl başa çıkabilir, bu konuda dine nasıl müracaat edebilir, işte bunun eğitimi 
dini danışmanlık yoluyla sağlanabilir. 
Din eğitimi görevini toplumun tüm katmanlarında 
yerine getiren din görevlileri başta olmak üzere din eğitimi faaliyeti ile uğraşan herkesin bu durumda bireylere doğru yönlendirmeleri yapabilecek donanıma sahip olması önem arz etmektedir. Onların, insanların acılı ve sevinçli zamanlarında onlara nasıl davranacağına dair teorik ve pratik tecrübeye sahip olmaları gerekmektedir. Bu ise 
dini formasyon ile birlikte psikolojik, pedagojik, kültürel formasyona da sahip olmakla gerçekleştirilebilir. 

 

12. HAFTA 

DİN EĞİTİM VE ÖĞRETİMİNDE REHBERLİK: 
Din eğitim ve öğretiminde rehberlik çalışmaları, esas itibariyle dini bilgi, duygu ve davranışların sorunsuz bir şekilde öğrenilip benimsenmesini sağlamaya yöneliktir. Bunu yaparken öğretim yöntemleri üzerinde çalışmak değil, öğretimi gerçekleştirme sürecinde ve bütün etkinliklerinde rehberlik edici bir yol, usul ve tarz takip edilmesi esas alınacaktır. 
Bireyin ihtiyaçları, istekleri, dürtüleri ve değerleri birbirleriyle ters düştüğü ve uyuşmadığı zaman çatışma ortaya çıkar. Çatışmaların ortaya çıkması her zaman muhtemel olduğu için çocuk açısından problem olan çatışma durumlarının ortadan kaldırılması değil, 
bunların yapıcı bir şekilde çözümüdür. 
Dinin temel kaynaklarına baktığımızda dinin öğretimi konusunda rehberlik mahiyetinde ikna, telkin ve teselli yöntemlerinin kullanıldığını görmekteyiz. 
A- DİN EĞİTİM VE ÖĞRETİMİNDE PROBLEM 
OLUŞTURAN HUSUSLAR: 
1) Öğreticinin dini anlatma ve öğretme tarzı 
2) Dini bilgilerle olayların ve olguların çelişmesi 
3) Çevrenin sosyal ve kültürel etkileri 
4) Bazı dini bilgilerin anlaşılabilme güçlüğü 
1. Öğreticinin Dini Anlatma ve Öğretme Tarzı:
Din öğreticilerinin öğretim tarzından kaynaklanan ve insanın dini kişiliğini, davranışlarını ve insanlarla ilişkilerini kötü yönde etkileyen olumsuzluklar şöyle sıralanabilir: 
— Aşırı heyecan, öfke ve nefret duygularına kapılma. 
— Suçluluk, üzüntü ve korku duygularına kapılma. 
— Ümitsizlik veya kaygısızlık hallerinin ortaya çıkması. 
— Zihinsel çözümsüzlük ve kararsızlık halinin oluşması. 
— Kişinin kendine olan inancının ve özgüvenin kaybolması. 
Öğreticinin dini öğretim tarzından kaynaklanan problemleri önlemek için yapılacak olan, önce öğretmenin hangi konuda ne tür bir problemin çıkabileceği hususunda ampirik bilgiye, gözlem ve tecrübelere dayanan doğru kanaatlere sahibi olmasıdır. Burada belirleyici olan öğretmenin durumudur. 
Dini konuların öğretimi, genel formasyon nitelikleri dışında belki özel öğretim yöntemlerinin bir parçası da sayılabilecek farklı bir çabayı gerektirir ki, bu da dini alanda çocuklarda ortaya çıkabilecek ya da varsayılan zihinsel ve ruhsal sorunların önlenmesi işidir. Dini konuların öğretim tarzından çocuklarda birtakım sorunların ortaya çıkması doğrudan iletişimle de ilgili bir husustur.
Öğretimde doğru iletişimin sağlanabilmesi için iletişim sürecinin düzgün yürütülmesi gerekir. İletişim sürecinde kaynak durumundaki öğretmenin hedef konumundaki öğrenciye ileteceği mesaj yani dini anlamlar, yine onun belirlediği kanalda biçimlenerek alıcıya ulaşır. Alıcı bu biçimlenmiş mesaja muhataptır, tepkisi buna göre oluşur. Kanal sözdür, ses tonudur, vurgudur, jest ve mimiklerdir, takınılan hal ve tavırlardır. Bunlar hangi biçimleri alırsa mesaj doğru düzenlenmiş olsa da sonuçta kanalın bu kalıbında biçimlenecek ve o biçimle sunulmuş olacaktır. Eğer kanal duygu yoğunluğu içeriyorsa mesaj duygu kalıbı içinde iletilmiş olacak ve alıcıda duygu yoğunluklu tepkiler oluşturacaktır. 

Din öğretiminde önemli bir öğretmen sorumluluğu 
da farklı derslerin birlikte okutulduğu okul ortamında disiplinler arasındaki uyum problemlerinin ve açıklama güçlüklerinin dikkate alınmasıdır. 

 

Dokümanın Devamı için Dini Danışma ve Rehberlik Ders Notları - 4 Tıklayınız..

 

 kaynak: forum.medineweb.net

 


Ekleyen:Ümit SERT
Kaynak:(Alıntıdır)
Aradığınız Dokümanı Bulamadıysanız, Farklı Araştırmalar Yapmak İstiyorsanız Site İçi Arama Yapabilirsiniz!

Ödev ve Araştırmalarınız için www.arsivbelge.com Sitesinde Kaynak Arayın:

Ödev ve Araştırmalarınız için Arama Yapın:
     Benzer Dokümanları İnceleyin
BİYOKİMYA DERS NOTLARI(5417)

Siyaset Bilimi Ders Notları(5413)

Günlük Ders Planı Örneği(5410)

Eski Anadolu Türkçesi Ders Notları(5408)

Ders Amaç ve Hedefleri Yazımı Hakkında(5407)

          Tanıtım Yazıları
      
Türkçe İtalyanca ve Almanca Cümle Çevirisi İçin Birimçevir Sitesi

Esenyurt, Beylikdüzü ve Kartal Bölgelerinde Satılık Daire İlanları

Belge Çevirisi

Siz de Tanıtım Yazısı Yayınlamak İçin Tıklayın

Diğer Dökümanlarımızı görmek için: www.arsivbelge.com tıklayın.          

Siz de Yorum Yapmak İstiyorsanız Sayfanın Altındaki Formu Kullanarak Yorum Yazabilirsiniz!

Yorum Yaz          
Öncelikle Yandaki İşlemin Sonucunu Yazın: İşlemin Sonucunu Kutucuğa Yazınız!
Ad Soyad:
          
Yorumunuz site yönetimi tarafından onaylandıktan sonra yayınlanacaktır!