Araştırma ve ödevleriniz için her türlü kaynağı ve dokümanı En Geniş Araştırma ve Ödev Sitesi: www.arsivbelge.com ile bulabilir ve İsterseniz siz de kendi belge ve çalışmalarınızı gönderebilirsiniz!
Her türlü ödev ve dokümanı
www.arsivbelge.com ile kolayca bulabilirsiniz!

Araştırmalarınız için Arama Yapın:


Araştırmalarınız için Arama Yapın:

  
                    

Alımlama Analizi ve Teorisi Hakkında Bilgiler
www.arsivbelge.com
Alımlama Analizi ve Teorisi Hakkında Bilgiler dokümanıyla ilgili bilgi için yazıyı inceleyebilirsiniz. Binlerce kaynak ve araştırmanın yer aldığı www.arsivbelge.com sitemizden ücretsiz yararlanabilirsiniz.
Alımlama Analizi ve Teorisi Hakkında Bilgiler başlıklı doküman hakkında bilgi yazının devamında...
Ödev ve Araştırmalarınız için binlerce dokümanı www.arsivbelge.com sitesinde kolayca bulabilirsiniz.

Alımlama Analizi ve Teorisi Hakkında Bilgi

Alımlama analizi, eserlerin ve üslupların okurlar, izleyiciler tarafından nasıl yorumlandığına ve okur ya da izleyicide ne gibi etkiler yarattığına yönelik derinlemesine yapılan araştırmalardır.

Alımlama Teorisi Hakkında

Kitap okuduğumuzda, genellikle önem verdiğimiz nokta, eserin konusu ve yazarın o konu hakkında vermek istediği mesajdır. Okullarda, öğretmenlerimiz bize bir kitap okutturduğunda, en sık sordukları soru eserin teması ve bu anlamda savunduğu ana fikirdir. Her yazılı metnin bir konusu hiç kuşku yok ki vardır. Buna koşut olarak, hepsinde de bir ana fikir vardır. Bu genel kanı, doğru olmakla birlikte eksik bir yargıdır. Bunun nedeni ise, edebiyatta “Alımlama teorisi” diye adlandırılan kuramın temel görüşlerinde yatar. 

Bu teori, okuma esnasında, okurun metnin anlamını nasıl çıkardığı üzerinde durur. Fakat, bunu eserin ana fikri veya konusunu baz alarak yapmaz. Aksine, eseri oluşturan bölümler, paragraflar, cümleler, kelime öbekleri ve sözcüklere odaklanır. Okuyucunun eserin anlamını bunlara göre çıkardığını savunur. Buradan hareketle, her bireyin okuduğu eser hakkında aynı yargıya varabileceği sonucu çıkarılabilir. Çünkü, kelimeler, kelime grupları, cümle ve paragraflar her insanı aynı konuya ve ana fikre götürür. Bu da, okuma süreci hakkında yazımın başında bahsettiğim genel kanıyı doğrular. Alımlama teorisi, işte tam da buna karşı çıkar; çünkü, her okuyucunun aynı eseri farklı bir şekilde yorumlayacağını ve o yüzden eserlerin sabit bir yorumunun yapılamayacağını savunur. Bunu da kendine özgü bir mantık çerçevesine oturtur. 

Alımlama kuramına göre, her eser, sözcük, söz grupları, cümle ve paragraf gibi siyah renkli sembollerden oluşur. Bu sembollerin her biri, bir bulmaca gibi okuyucu tarafından doldurulması gereken boşluklardır. Sadece bu dilbilgisel yapılar değil, aynı zamanda boş bir sayfa, bazı boş ya da üzerine çizgi çekilen satırlar gibi okuyucuyu düşünmeye sevk eden durumlar da edebî eserlerde gözlenebilir. Örneğin, 18. yüzyıl İngiliz romancılarından Laurence Sterne’ün Tristram Shandy eseri, bu durumun en somut kanıtıdır. Eserde, Tristram Shandy isimli karakterin hayat hikâyesi işlenir; ama, aynı zamanda bu konu eserde bir türlü yansıtılamaz. Daha doğrusu, okuyucu eserin akıcı olmadığı kanaatine varabilir. Bunun nedeni ise, Sterne’ün kimi sayfaları boş bırakması ve bazı satırlarda harfler yerine düz bir çizgi çizmesi gibi sıra dışı durumlardır. Romanın bu şekilde yazılmasındaki temel mantık, bizi doğrudan alımlama teorisine götürür. Başka bir deyişle, Laurence Sterne, eseri boşluklar bırakarak yazmıştır. Okuyucuyu da eseri baştan yaratan faktör olarak görmüştür. Dolayısıyla, bu romanı, her okuyucunun kendi algısına göre yeniden yazmasını beklemiştir. Sonuçta, alımlama kuramı, her ne kadar 20. yüzyılda ortaya çıksa da, 18. yüzyılda Sterne’ün bu yöntemi kullanması, o dönem romanı için postmodern olmasa bile, modern bir unsur olarak öne çıkmaktadır. 

Alımlama teorisi, yukarıdaki örnekte izah edildiği gibi, sadece sıra dışı tekniklerle yazılan eserlerde değil, aynı zamanda her kelimesi, cümlesi ve paragrafı net olarak anlaşılabilen eserlerde de uygulanabilir. Sözgelimi, Daniel Defoe’nun yazdığı Robinson Crusoe’yu hatırlayalım. İngilizce orjinalinden ezberimde kaldığı kadarıyla, roman şöyle başlıyordu: “Ben, Robinson Crusoe, zavallı Robinson Crusoe, York şehrinde doğmuştum”. Eserin konusunu ve ana fikrini sizden kısa bir süreliğine unutmanızı istiyorum ve aşağıdaki analizime dikkat etmenizi istirham ediyorum. Yukarıda da belirtildiği gibi, alımlama teorisi, her yazılı metnin okuyucu tarafından doldurulmayı bekleyen bir bulmaca olduğunu ortaya koymaktadır. Yani, her okuyucu, aynı eserden farklı anlamlar çıkarabilmelidir. Buna göre, Robinson Crusoe’nun ilk cümlesinde geçen “Ben” sözcüğü üzerinde düşündüğümüzde, bu ifade, bir bitkiyi ifade edebilir. Yani, eser, bir bitkiyi anlatabilir. Veyahut, bir hayvanın hikâyesini anlatabilir. Bu anlamda, Defoe bir fabl yazarı da olabilir. Üçüncü bir ihtimal ise, bir insanı anlatabilir. Fakat, bu tahmin yetersiz kalabilir; çünkü bir bebeğin ağzından mı, bir çocuğun perspektifinden mi, bir yetişkinin penceresinden mi, yoksa bir yaşlı adamın bakış açısından mı olaylar anlatılacaktır? Dördüncü bir ihtimal daha düşünebiliriz: Belki de bu “Ben”, bir gökcismi, yani bir yıldız, gezegen, güneş, ay, meteor veya kuyruklu yıldız olabilir. Okuyucu, “Ben” sözcüğünün özgürlüğüne düşkün, maceraperest, sömürgeci, kapitalist tipik Batılı yetişkini kast ettiğini, Robinson Crusoe isimli metni oluşturan cümleler, paragraflar gibi siyah sembollerin tümünü anlamlandırarak ve her bir boşluğu kafasında doldurarak, yani, eseri zihninde yeniden yapılandırarak, anlamaya başlar. O şekilde, eser hakkında bir kanıya varabilir. 

Bu zihinsel süreçlerden geçerek, her okuyucunun yine de aynı ana fikre veya konuya varabileceği iddia edilebilirse de, bu görüş, şu durumda bile yanlıştır. Zira, dünya çapında edebî eserler ve diğer sanat eserleri, farklı kültürlere göre yorumlanır. Sözgelimi, Robinson Crusoe’yu biz çocukken okuduğumuzda, onu bir macera olarak görmüştük. O sebeple, yaşadığı iyi deneyimlere sevinirken, sıkıntılarına da üzülmüştük. Bu, aslında, Batı kültüründe roman hakkında oluşan resmi tanımlamaktadır; çünkü, Batı dünyasında sömürgeciliğin olumsuz bir anlamı yoktur. Ayrıca, Batılılar, sömürge faaliyetlerini, sömürülen ülkelere demokrasi, barış getirmek, oralarda düzen ve asayiş sağlamak gibi, kendilerine göre haklı gerekçelere dayandırırlar. Dolayısıyla, Defoe’nun bu romanını okuyan bir Batılı çocuk ile aynı kültüre mensup bir yetişkin eseri aynı şekilde yorumlayacaktır. Fakat, bizim kültürümüzde hem sömürgecilik diye bir şey yoktur, hem de bu faaliyetler bizim toplumumuzda olumsuz olarak atfedilir. O yüzden, ülkemizde bu eseri okuyan herhangi bir kişinin eseri okurken yaşadığı zihinsel süreçler, zamanla değişiklik gösterir. Bundan dolayı, çocukken Crusoe’ya acırken, büyüdükçe ondan nefret etmeye başlarız. Ama hiç şüphesiz, bu kültürel perspektifi dikkate almayıp eser hakkında görüşü değişmeyen okuyucu kitlesi de ülkemizde halen bulunabilir. Yani, karakterin yaşadıklarını macera olarak görüp ondan halen zevk alabilir. Bu da, zaten edebiyatı edebiyat yapan şeydir. 

Daniel Defoe’nun romanı örneği, bize aynı eserin her okuyucu için aynı etkiyi bırakmadığını gösterir. Başka bir deyişle, alımlama teorisinin argümanları göz önüne alındığında, aynı esere ilişkin şunu söylemek yanlış olmaz: Ne kadar okuyucu varsa o kadar eser vardır. Zira, her okuyucu, aynı eseri kendi algısına göre zihninde yeniden yazar. Kişisel olarak ben, Robinson Crusoe’yu sömürgeci, fırsatçı bir Avrupalı olarak görebilirim; fakat, Ahmet ya da Ayşe aynı eseri macera diye yorumlayabilir. Çünkü, zihninde o eseri macera şeklinde yeniden yazmıştır. 

Sonuç olarak, alımlama teorisi, insanların bir yazılı metni okurken onu nasıl anlamlandırdığını inceleyen bir edebiyat kuramıdır. Aslında, kitap okurken her okuyucu, bu makalede üzerinde durulan zihinsel süreçleri farkında olmadan yaşar. Eş dost arasında çoğu zaman okuduğumuz kitaplar için ettiğimiz sohbetlerde, kimi zaman fikir ayrılıklarına düşebiliyoruz. Bunun temel sebebi ise, her insanın, birbirlerini ne kadar iyi tanırlarsa tanısınlar, aynı metin hakkında farklı görüşler belirtmelerine yol açan “Eseri yeniden yazma” sürecidir. Bu da, alımlama teorisinin temelidir. 

kaynak: kalem.biz

            tr.wikipedia.org


Ekleyen:Ümit SERT
Kaynak:(Alıntıdır)
Aradığınız Dokümanı Bulamadıysanız, Farklı Araştırmalar Yapmak İstiyorsanız Site İçi Arama Yapabilirsiniz!

Ödev ve Araştırmalarınız için www.arsivbelge.com Sitesinde Kaynak Arayın:

Ödev ve Araştırmalarınız için Arama Yapın:
     Benzer Dokümanları İnceleyin
Sektör Analizi(5403)

Veri Analizi ( Data Analizi ) Hakkında(5372)

Sağkalım Analizi(5370)

Oyun Teorisi Hakkında(5370)

Güncel Bilgiler 2014(5369)

          Tanıtım Yazıları
      
Türkçe İtalyanca ve Almanca Cümle Çevirisi İçin Birimçevir Sitesi

Esenyurt, Beylikdüzü ve Kartal Bölgelerinde Satılık Daire İlanları

Belge Çevirisi

Siz de Tanıtım Yazısı Yayınlamak İçin Tıklayın

Diğer Dökümanlarımızı görmek için: www.arsivbelge.com tıklayın.          

Siz de Yorum Yapmak İstiyorsanız Sayfanın Altındaki Formu Kullanarak Yorum Yazabilirsiniz!

Yorum Yaz          
Öncelikle Yandaki İşlemin Sonucunu Yazın: İşlemin Sonucunu Kutucuğa Yazınız!
Ad Soyad:
          
Yorumunuz site yönetimi tarafından onaylandıktan sonra yayınlanacaktır!